HOŞ GELDİNİZ

FİKRET ÇAĞLAYAN
BAŞARI STRATEJİLERİ
KALİTE GURULARI
SENDİKAMIZ
TAKIM RUHU
İŞLETME-YÖNETİM
KRİZ YÖNETİMİ
İ.S.İ.G.
İZ BIRAKANLAR
HALKLA İLİŞKİLER
ERGONOMİ
ALIŞKANLIKLAR
ETKİLİ İNSAN OLMAK
ÖYKÜLER
BİLGİ ÇAĞI
KİTAP KÖŞESİ
ÇEVRE
YÖNETİM BİLİMİ
VERİMLİLİK
PERFORMANS
TOPLAM KALİTE
ZAMAN YÖNETİMİ
BİLGİ TOPLUMU
İLETİŞİM
DAHA İYİ YAŞAM
GÜZEL SÖZLER
SEKRETERLİK
KATİL YÖNETİCİLER
İŞ YAŞAMI
LİDERLİK
LİDERLİK YASASI
PROBLEMLER
BEYİN FIRTINASI
BİZ KÜLTÜRÜ
DEĞİŞİM
METOD
KİŞİSEL GELİŞİM
DEPREM KÖŞESİ
ERDEMİR
ÇALIŞMA HAYATI
YENİ EKONOMİ
VİZYON
ATATÜRK KÖŞESİ
İNSAN KAYNAKLARI
BİLGİ YÖNETİMİ
MOTİVASYON
STRATEJİK YÖNETİM
LİNKLER
KAYIP İLANI
ÜNİTEMİZ
İNSAN İLİŞKİLERİ
YETKİ DEVRİ
EĞİTİM-BİLİM

Ana sayfa

BİLGİ TOPLUMU ÜZERİNE GENEL BİR DEĞERLENDİRME

Bilgi Toplumu Üzerine Genel Bir Değerlendirme
ve Bilgi Ekonomisinin Özellikleri
Miladi ikinci bin yılın dönemecinde tüm dünyada etkisi gittikçe artan bir dönüşüm kendini bir çok şekilde hissettirmektedir. Bazı gelecek bilimciler ve düşünürler içinde bulunduğumuz ortamı tanımlayabilmek için Bilgi Çağı, Sanayi Sonrası Toplum, Kapitalist Ötesi Toplum, Enformasyon Toplumu vs. ifadelere başvurmakta, yaşanan dönüşümü teknik ve beşeri açılardan inceleyerek geleceğe dönük trendleri belirlemeye çalışmaktadırlar.
İçinde bulunduğumuz yüzyılın ikinci yarısında bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin geliştirilip bütünleştirilmesi ile sonuçlarının kestirilmesi çok güç etkiler doğuran bir dönem başlamıştır. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel hemen her alanda hüküm süren bu dönüşümden en fazla etkilenen kesim kuşkusuz iş dünyası olmuştur. Bu çalışmada, süregelen değişim ve dönüşüm değişik açılardan ele alınarak bilgi toplumu ve bilgi ekonomisi incelenmeye çalışılacaktır.
Yeni Dalga: Bilgi Çağı ve Bilgi Toplumu
Sanayi sonrası toplumun özellikleri kırk yıla yakın bir zamandır her görüşten düşünür ve araştırmacının ilgi alanında yer almaktadır. Bilgi çağı ve bilgi toplumu ile ilgili çözümlemelerde genellikle tarihsel süreç içinde belli özellikler taşıyan dönemleri dalgalar halinde isimlendirmeden yararlanılmıştır. Bu bağlamda, Kontradiev’in iktisadi genişleme, stagnasyon ve tekrar genişlemeye dayalı Uzun Dalga kuramı bazı araştırmacılar tarafından kullanılmıştır. Kontradiev’in Uzun Dalga kuramı sanayi devriminden günümüze kadar olan dönem dikkate alınarak incelendiğinde, her biri yaklaşık 50 yıldan oluşan dört dalga bulunduğu görülecektir. Bunlar, 1770-1830 yılları arasındaki “Erken Mekanizasyon”, 1830-1880 yılları arasındaki “Buhar Gücü/ Demiryolları”, 1880-1940 yılları arasındaki “Elektrik ve Ağır Sanayi” ve 1940-1980 yılları arasındaki “Kitle Üretimi” dönemleridir. Günümüzde ise, yeni bir paradigma olarak “Beşinci Dalga” hüküm sürmektedir. Yani, daha esnek üretim modelleri ve dağınık talep türleri kitle üretimi döneminden çok daha farklı özelliklere sahiptir. Katı örgüt yapıları ve klasik işbölümü yeni döneme uygun düşmemektedir. Buna göre, “Beşinci Dalga” 1980’lerde mikroelektronik alanındaki gelişmelerle yükselmeye başlamış, biyoteknoloji, yeni malzemeler ve uzay araştırmaları öne çıkmıştır. Bu dönemin geleceği ise bilişim ve iletişim teknolojilerinde yatmaktadır.
Bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi,Uzun Dalga kuramı, daha ziyade sanayi devriminin incelenmesinde ve geleceğe dönük tahminlerde kullanılmıştır. Farklı şekilde tüm tarihsel süreci dikkate alarak analiz yapan Barry Jones ve Alvin Toffler gibi düşünürler toplumları tarım, sanayi ve sanayi sonrası şeklinde daha genel olarak sınıflandırmaktadırlar. Günümüzde bilgi toplumu ya da sanayi Atoplumuyla ilgili olarak dalga kuramından yararlanan ve öngörüleri büyük yankılar uyandıran gelecek bilimci Alvin Toffler’dir. Bilgi toplumunun analizinde bir ölçüde kabul görmüş bu kuramdan yararlanılacaktır.
Ünlü gelecek bilimci Alvin Toffler, tarih boyunca görülen önemli dönüm noktalarından bahsederken, ana hatlarıyla iki önemli dönüşümün gerçekleştiğini ve üçüncü dönemin fiilen yaşanmakta olduğunu belirtmektedir. Bu yaklaşıma göre, toplumsal gelişmenin ilk dönüm noktası tarımın ortaya çıkması, ikincisi ise sanayi devrimidir. Bunları tarihin belli bir anında olup bitmiş iki ayrı olay olarak değil, belirli hıza sahip değişiklik dalgaları olarak görmek daha doğrudur.
İlk değişiklik dalgasından önce insanların çoğu küçük göçebe topluluklar halinde yaşamakta ve avlanma, meyve toplama, hayvancılık gibi faaliyetlerle geçinmekteydiler. On bin yıl kadar önce, Tarım devrimi başlamış ve yavaş yavaş tüm yeryüzüne yayılarak köyleri, ekili toprakları ve yeni bir yaşama biçimini oluşturmuştur.
17.yüzyılın sonlarından itibaren ise, birinci dalga hızını henüz kaybetmemişken Avrupa’da ikinci büyük değişiklikler dalgasına yol açan Sanayi Devrimi başlamıştır. Sanayileşme adı verilen bu süreç ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya çok daha çabuk yayılmıştır. Böylece, farklı hızlara sahip iki büyük değişiklik süreci aynı anda dünyayı kuşatmaya devam etmiştir. Birinci dalga, birkaç küçük topluluk dışında hemen hemen durulmuştur. Son iki yüzyıldır Avrupa, Kuzey Amerika ve dünyanın birkaç yerinde daha hayatta köklü değişiklikler yapan ikinci dalga yayılmaya devam etmektedir. Bir çok tarım ülkesi süratle çelik üretme tesisleri, otomobil fabrikası, dokuma fabrikaları, demiryolları kurma çabası içindedirler. Dünyanın bir çok yerinde ikinci dalganın gücü devam etmektedir.
Sanayi Devriminin etkileri sürerken, çok daha başka ve önemli bir süreç ortaya çıkmış ve yayılmaya başlamıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yıllarda sanayileşme dalgası en üst noktasına vardığında, tam olarak ne olduğu anlaşılamayan, ancak her şeyi etkisi altına alan bir Üçüncü Dalga başlamıştır. Üçüncü Dalga, 1950’li yılların ortalarında ABD’de güç toplamaya başlamış, daha sonra farklı hızlarda diğer sanayileşmiş ülkelerin bir çoğuna ulaşmıştır. Bugün, ileri teknoloji ülkeleri, üçüncü dalga ile İkinci dalganın gereksizleşmiş, kabuk bağlamış ekonomileri ve kurumları arasındaki çarpışmanın etkisi altında mücadelelerini sürdürmektedirler.
Peter Drucker, İkinci Dünya Savaşından hemen sonra ortaya çıkmaya başlayan bu gelişme sonucu oluşan toplumu Kapitalist Ötesi Toplum olarak adlandırmaktadır. Buna göre, yeni toplumun temel ekonomik kaynağı, yani iktisatçıların deyimiyle üretim araçları sermaye, emek ya da doğal kaynaklar değil bilgidir ve bilgi olacaktır.
İkinci Dalga ile Üçüncü Dalga ekonomileri arasındaki farklar çeşitli dinamikler göz önüne alındığında aşağıdaki tablodaki gibi ifade edilebilir:
Tablo-1. İkinci ve Üçüncü Dalga Ekonomilerinin Karşılaştırmalı Analizi
DİNAMİKLER İKİNCİ DALGA ÜÇÜNCÜ DALGA
Üretim Unsurları Toprak,emek, sermaye Özellikle bilgi (veri, ( veri, imaj, kültür, ideoloji,değer
Varlıklar Maddi varlıklara dayalı Maddi olmayan varlıklara dayalı
Üretim ve Ürün Yapısı Seri üretim, kitle üretimi Esnek teknoloji, ürün esnekliği sonucunda bireyselleşme
Emek Yapısı Fiziksel (kol gücü) emeği ile tekrarlanan, mekanik emek, tam zamanlı çalışma, fabrikada çalışma Bilgi işçiliği ile yaratıcı emek, yarı zamanlı çalışma, evden çalışma
Yenilik Seyrek Sürekli
Ölçek Büyük ölçek (Ölçek ekonomisi) Küçük ölçek, uygun ölçek
Organizasyon Dikey, bürokratik, sert, uzun vadeli Değişim mühendisliği: faaliyet bazlı, ağ örgütler, esnek, anti bürokratik
Altyapı Önem nakliyede. Otobanlar, yollar, köprüler, liman tesisleri Önem iletişimde. Ağlara dayalı elektronik sistemler
Hız Vakit nakittir kuralı ile sıralı ve adım adım mühendislik Eşanlı mühendislik ile gerçek zamana yaklaşım
Sosyopolitik yapıyla ekonomik
yapının ilişkileri

Evdışı iş, büyük ve güçlü devlet, dev kentler, aşırı kentleşme, ekonomik çatışmaların önemliliği, çoğunluk egemenliği, yapay
demokrasi, dolaylı demokrasi Ev içi iş, küçük ve etkin devlet, kent dışına çıkma ve yayılma, sosyopolitik düzenlemelerin önemliliği, azınlığın önemsenmesi, koalisyonlar, doğrudan demokrasi
Kaynak: İ.Melih Baş, “Dalgalarla Gelen Gelecek Kurgubilimci Guru: Alvin Tofler”,
AD Business Notebook, Mart 1998,s.28
1960’lı yıllardan itibaren bazı sosyal bilimciler ABD ve Japonya gibi ileri düzeyde sanayileşmiş ülkelerde toplumun temel niteliklerinde köklü değişim eğilimi gözlemlemişlerdir. Bir çok yönden sanayi toplumundan farklılık gösteren bu yeni toplumu tanımlayabilmek için İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaygın olarak kullanılan Sanayi Toplumu yerine çok sayıda kavram ortaya atılmıştır. Söz konusu dönem, farklı sosyal bilimciler tarafından “Postmodern Dönem”, “Sanayi Sonrası Toplum”, “Bilgi Toplumu”, “Kapitalist Ötesi Toplum”, “Teknokratik Çağ” veya “Bilişim Toplumu” gibi oldukça fazla isimle anılmıştır. Bu kavramlardan Daniel Bell tarafından 1970’lerde gelmekte olan toplumu tanımlamak için kullanılan “Sanayi Sonrası Toplum” ve Japon araştırmacılar ve özellikle Y.Masuda tarafından kullanılan “Enformasyon Toplumu” yeni oluşan toplumun tanımlanmasında son zamanlarda daha fazla kabul görmüştür. Kavramların çeşitliliğine karşın, içeriklerinin daha çok ayrıntıya dönük olması, özde bu yaklaşımların büyük benzerliklere sahip olduklarını göstermektedir. Son yıllarda ise, özellikle bilişim ve iletişim teknolojilerindeki çarpıcı ilerlemeler ve süratli yayılma eğilimi sonucunda günümüz ekonomisi “dijital ekonomi” olarak adlandırılmıştır.
1941 yılında yapılan bir ekonomik analizde, herhangi bir ekonominin üç ana bileşenden oluştuğu ifade edilmiştir. Buna göre birincil sektör tarım, ikincil sektör imalat ve sanayi, üçüncül sektör ise hizmetlerdir. Bir ekonomi, bu üç sektörün farklı oranlarda bileşiminden oluşmaktadır. Eğer bir ülke sanayileşiyorsa, işgücünün büyük bölümünün imalatla ilgili yerlerde istihdamı söz konusudur. Verimlilikteki sektörel farklılıklar sebebiyle milli gelir artacağından hizmet ve bilgi ihtiyacı da yükselecektir. Buradan hareketle, bir çok Avrupalı teorisyen bir toplumun sanayi yapısının dönüşümünde bilim ve teknolojinin önemli bir rol oynadığını vurgulamışlardır. Buna göre üstün nitelikli çalışan sınıf ile bilim ve teknoloji arasında önemli bir bütünleşme söz konusudur.
Sanayi sonrası toplum üzerine çalışmalarıyla tanınan D.Bell ve Alain Touraine, gelişmiş ülkelerde artık sanayi toplumunun yer almadığını düşünmektedirler. Bell’e göre, sanayi sonrası toplum, profesyoneller, mühendisler, teknisyenler ve bilim adamlarının oluşturduğu hakim bir sınıf eşliğinde teorik bilginin merkezileşmesi ve ekonomide hizmetlerin payının artması ile tanımlanmaktadır. Touraine ise yeni bürokratik ve uzman sınıfların ortaya çıkması, bilgi ve organizasyona dayalı yeni iş trendleri ve boş zaman faaliyetleri ile tanımlanan programlı bir toplumdan söz etmektedir.
Detaydaki farklılıklarına rağmen bu tanımlar hızlı bir sosyoekonomik dönüşüm sürecinin yaşandığını ortaya koymaktadır. Bu süreç, daha önceki tarım ve sanayi toplumlarından çok farklı özelliklere sahip bilgi toplumunun ortaya çıkmasıdır. Bilgi toplumu, işgücünün önemli bölümünün bilişimle ilgili işlerde çalıştığı ve ekonomide en etkili faktörün bilginin kullanılması ve uygulanması olduğu toplumdur. Bir toplum içinde söz konusu her üç toplum farklı ölçülerde bulunabilir. Ancak, gelişmişlik düzeyi arttıkça toplumların yüzdeleri de belirgin ölçülerde değişmektedir. Mesela, 1980 yılında ABD’de işgücünün sadece yüzde 3’ü tarım kesiminde çalışırken, yüzde 76’sı hizmet ve bilişim faaliyetleriyle meşguldü. Yine, yeni kurulan işlerin yüzde 80’den fazlası bilişim ve hizmet sektörüyle ilgilidir. Bir çok Batı Avrupa ülkesi, Kanada ve Japonya ABD gibi bilgi toplumu trendini izlemektedirler.
Bilgi toplumu sosyoekonomik gelişme için bir çok değişikliğe neden olmaktadır:
1. Mal üretiminden hizmet üretimine değişim. Profesyonel, teknik, eğitim, sağlık ve fast-food gibi hizmet sektörlerindeki hızlı artış.
2. İş niteliklerinin ve karakterlerinin değişimi.
3. İşgücünde teknik eleman ve profesyonellerin, yani bilgi sınıfının artması
4. Yüksek teknolojilere doğru teknolojik değişim. Mikroelektronik ve yarı iletkenler aracılığıyla bilginin toplanıp yönetilmesine yarayan küçük ve yetenekli makinaların yayılması.
5. Yeni bilişim teknolojilerinin yayılması ve bilgisayarların gelişmesine paralel olarak uzak noktalarla koordinasyon amacıyla telekomünikasyonun ileri ölçülerde kullanılması. Bilgi Çağının başlangıcı, genel olarak İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yıllarda gösterilmektedir. Bu konuda kesin bir tarih vermek mümkün olmamakla birlikte, 1957 yılında ABD’de ilk defa beyaz yakalı işçilerin sayısının mavi yakalıları geçmiş olması bazı yazarlarca bu tarihin bilgi çağı başlangıcı olarak kabulüne neden olmuştur. Söz konusu bilgi toplumunu belirleyen temel karakteristikleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

1.Ekonomik Yapıdaki dönüşüm: Bilgi toplumundaki en büyük özellik mal üretiminden hizmet üretimine doğru bir kaymanın görülmesidir. Aslında hizmet sektörü zaten tüm ekonomilerde her zaman mevcuttur, ancak sanayi toplumunda hizmetlerin niteliği daha yerel ve mal üretimine yardımcı konumdadır. Sanayi sonrası toplumda ise eğitim, sağlık, sosyal hizmetler gibi insani hizmetler ve bilgisayar, sistem analizi, bilimsel AR-GE gibi mesleki hizmetler yoğunluk kazanmaktadır. Bilgi toplumunun oluşmasında belli sektörlerin yükselişi önemli rol oynamıştır. Bunlar:
1. Televizyon yapımcıları, yayıncılar vb. bilgi sağlayan kişi ve kurumlar,
2. Telefon ve kablolu yayın gibi elektronik bilgi iletişim kurumları
3. Mikroelektronik sanayi, yani televizyon, bilgisayar ve telefon gibi elektronik bilgilerin insanlara iletilmesine imkan sağlayacak platformların üreticileri
4. Bilgilerin toplanması, saklanması, iletilmesi ve kullanılması amacıyla yazılım geliştiren sektörler.
2.Yükselen Yeni Sınıflar: Yeni toplumda insanların çalıştıkları yer değil aynı zamanda yaptıkları işlerin türü de değişmektedir. Sanayi toplumunda yarı vasıflı işçiler çalışan sınıf içinde en kalabalık grubu oluşturmaktaydılar. Bilgi toplumunda ise, teknik ve profesyonel sınıf, yani P.Drucker tarafından “bilgi işçisi” olarak nitelenen bilim adamları, teknisyenler, mühendisler, öğretmenler sayıca artmış ve toplumun kalbi konumuna yerleşmişlerdir. Buna bağlı olarak toplumda gücün yapısı da değişecektir. Tarım toplumunda toprak sahipleri, sanayi toplumunda ise sermaye sahibi işverenler gücü ellerinde bulundurmaktaydılar. Oluşan yeni toplumda ise güç bilgi sınıfına ait olacaktır.
3.Bilginin Artan Rolü: Sanayi toplumu, malların üretimi için makine ve insanların koordinasyonuna dayanmaktaydı. Yeni toplum ise bilgi etrafında örgütlenmektedir. Sanayi uygarlığının öncü isimlerinden Bacon’ın yüzyıllar önce söylediği gibi “bilgi güçtür”, ancak, bilgi toplumunda bilgi aynı zamanda toplumun temel eksenini de oluşturmaktadır. Buna göre, tarım toplumunda toprak ve işgücü, sanayi toplumunda sermaye merkezi bir öneme sahip iken, bilgi toplumunda bilgi stratejik bir kaynak haline gelmiştir. Çünkü, yeni toplumda teorik bilgiyi piyasada yeni ürün ve hizmetlere başarılı şekilde dönüştürenler ile eğitim ve AR-GE harcamalarına en çok yatırım yapan işletmeler ve toplumlar başarılı olacaktır. Eğer bir toplum bilgiyi üretir hale gelemezse, büyük harcamalarla ürettiği mal ve hizmetler kısa sürede demode olma riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
4.Bilişim Teknolojisi. Sanayi toplumunun ortaya çıkmasında en önemli etkenin buhar makinası, elektrik, içten yanmalı motor gibi enerji teknolojilerinin bulunmasıdır. Bilişim teknolojilerinin ortaya çıkıp hızla gelişmesi de benzer bir etkiyi yeni toplumda oluşturmuştur. İletişim ve bilgisayar teknolojileri daha yetenekli işgücüne gereksinim doğurduğundan ve ulusal verimliliği arttırma ve rekabetçi üstünlük elde etme yolunda daha yüksek değerlere sahip ürünler ortaya koyma yeteneğine sahip olduklarından iktisadi gelişme açısından en fazla önem verilmesi gereken alan bilişim teknolojileri olarak görülmektedir. Nitekim, ünlü strateji uzmanı Michael E.Porter günümüzde bir işletmenin yönetilmesinde en temel faktör olarak bilişim teknolojisine işaret etmektedir. Zaten, bilgi toplumu kavramı da yeni teknolojilerin sebep olduğu iktisadi ve sosyal değişimler anlamına gelmektedir.
Bilgi Çağında işletmeler işlerini görebilmek için büyük ölçüde bilişim teknolojisine muhtaçtırlar. Yani bilgi toplumunda bilgisayar kullanımı son derece yaygındır. Bilgi Çağında, bir çok mal ve hizmet bilişim teknolojisiyle iç içe geçmiş durumdadır. Mesela, Lexus marka bir otomobil, klasik otomobil tanımının ötesindedir. Bilişim teknolojisi ile bütünleşen bu otomobilde gelişmiş yol bulma ve navigasyon sistemleri ile elektronik kameralar gibi yenilikler mevcuttur. Bunun yanında havayolu rezervasyon sistemleri gibi hizmet alanları da artık bilişim teknolojisi olmaksızın düşünülememektedir.
Geçen yüzyılda etkisini gösteren Sanayi Devriminin arkasındaki itici güç üretim ve nakliye ekonomisindeki gelişmelerdi. Bilişim teknolojileri bu süreçleri önemli ölçüde etkilemekle birlikte, günümüzde gerçekleşmekte olan devrimin sürükleyici gücü üretimdeki değişim değil koordinasyondaki değişimdir. Günümüzde örgütlerde herhangi bir işle uğraşan herkes sürekli olarak birbiriyle iletişim içinde olma zorunluluğundadır. Bu tür yoğun bilişim temelli işlerde bilişim teknolojileri asıl önemlerini göstermekte, klasik hesap yapan makine anlamındaki bilgisayar yerine birbirlerine bağlanmış koordinasyon amaçlı sistemler ağırlık kazanmaktadırlar. Koordinasyon teknolojilerindeki ilerlemeler, bir çok sektörde Sanayi Devrimi öncesindeki küçük işletmeler dönemine dönüş anlamı taşıyabilecektir. Sanayi toplumunda işletmeler kitle üretimi ve taşımacılık teknolojilerinden avantaj sağlamak için örgütlenirken, bilgi toplumunda işletmeler hem kendi içlerinde hem de dış çevreleriyle entegrasyon amaçlı koordinasyon teknolojilerine göre yeniden yapılanmaktadırlar.
Bilgi Toplumu Üzerine Çeşitli Düşünceler
Sanayi toplumu ve sanayi sonrası toplum üzerine yapılan tartışmaların oldukça eski bir tarihi vardır. Bu tartışmaların çalışmanın konusuyla ilgili olan bölümüne kısmen değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
Günümüzde bilgi toplumu kavramı tartışılırken hemen hemen tüm kaynaklarda atıfta bulunulan bir eser George Orwell’in meşhur 1984 isimli kitabıdır. Bunun yanında Aldous Huxley’in “Cesur Yeni Dünya” ve Yevgeni Zamyatin’in “Biz” adlı kitapları da 50-60 yıl önce geleceğe dönük tahminleri içermeleri açısından değerlendirilmeye alınmaktadır.Yine, konuyu daha mizahi bir yönden ele alan Stanislaw Lem “Gelecekbilim Kongresi” adlı kitabında yeni toplum ve geleceği ile ilgili konulara değinmiştir.
Erich Fromm, George Orwell’in meşhur kitabına yazdığı sonsözde şunları belirtmektedir:1984 ve Biz, Cesur Yeni Dünya’dan daha fazla ortak noktaya sahiptir. Her iki eserde insanın kişiliğinden uzaklaştırıldığı tamamen bürokratikleşmiş bir toplum ele alınmaktadır. Bu toplumlarda yer yer fiziki baskıya da varan ideolojik ve psikolojik bir yönlendirme söz konusudur. Huxley’in çalışmasında ise insanın bir tür makinaya dönüştürülmeye çalışılması ele alınır. Genel kabule göre, Zamyatin ve Orwell’in örnekleri daha ziyade Stalinist ve Nazist diktatörlükleri, Huxley’in Cesur Yeni Dünyası ise sanayileşen Batı dünyasındaki gelişmelerin sonucunu temsil etmektedir. Zamyatin, Biz’de insanların insan doğası gereği olan taleplerini yok etmek için uygulanan beyin operasyonlarından bahsederken, Cesur Yeni Dünya’da çeşitli ilaçlar ve yapay biyolojik seçim yöntemleri uygulanmaktadır. Orwell ise 1984’te sınırsız baskı ve beyin yıkamayı öne çıkarır.
Söz konusu kitaplara yapılan atıfların çokluğu, bilgi toplumuna yönelik iyimser tahminlerin yanında aslında hiç de küçümsenmemesi gereken bazı endişelerin de bulunduğunu ortaya koymaktadır. Kitle iletişim araçları ve teknoloji aracılığıyla yönlendirme olgusu, özellikle bilgi çağının temelini oluşturan bilişim teknolojileri göz önüne alındığında çeşitli düşünürler tarafından ihtiyatla karşılanmıştır. Orwell, devletin her şeyi denetim altında tuttuğu, en küçük bir aykırılığa ve bireyselliğe izin vermediği, resmi ideolojinin bütün tarih ve dili kendine göre kurguladığı bir toplum ütopyasından bahseder. Romanda, insanları sürekli gözetleyip baskı ve denetim altında tutan “Ağabey” adında bir merkezi güç bulunmaktadır.
Bu romanın günümüze yansıması, bilgisayarlar aracılığıyla toplumu daha sıkı bir denetim altına almak isteyenler olabileceği endişesidir. Nitekim, bilişim teknolojilerinin ve bilginin dev çokuluslu işletmeler gibi kurumların kârlarını arttırmada ve bireyler üzerinde daha sıkı bir kontrol sağlamada kullanılacağı endişesine sahip olanlar bulunmaktadır. Bilişim teknolojisindeki gelişmeler özerk, özgün ve farklı kültürel oluşumlara imkan vermemekte, aksine dünya çapında egemen, başat ve tek bir kültürün oluşumuna katkıda bulunmaktadır. Bunun tipik örnekleri, dünyanın hemen her ülkesinde görülebilecek olan televizyon ve video setleri, standartlaştırılmış film ve programlar ile evrensel bir dil kullanan bilgisayarlardır. Bilişim teknolojileri, kültür hizmetlerinin niteliğini tanımlayan ve üreten tekelleşmiş –tek merkezden yönlendirilen- bir kültür ve eğlence pazarının doğmasına yol açmaktadır. Bu olgu, insanların özgün kültürel çevreleriyle bağlantılarını sağlayan ve kültürel gelişmelerin özünü teşkil eden mekanizmaların hızla yok olması anlamına gelmektedir. Bu görüşe göre, bilgi toplumu “efsanesi” bilişim devrimini başlatan ve yönetenlerin çıkarlarına hizmet etmektedir. Söz konusu kesimler yönetici elit, askerler ve uluslar arası endüstri kuruluşlarındaki toplumun en güçlü kesimleridir. Geniş kitleler için bilişim teknolojilerinin ve bilgi toplumunun önemli bir vaadi bulunmamaktadır. Bu insanlar bilgi toplumunda “bilgisayar kontrollü kaybedenler” olarak kalmaya devam edeceklerdir.
Bu tür kötümser yaklaşımlar yanında, çok daha yaygın olarak bilgi çağıyla ilgili oldukça iyimser, ütopik görüşler de bulunmaktadır. Geleceğin toplumu işlerini evden halledeceğinden dolayı kirlilik ve trafik önemli ölçüde azalacaktır. Bilgisayarlar insanları rutin işlerden kurtaracak ve daha yaratıcı hareket etmelerini sağlayacaktır. Bireylerin kolaylıkla bol miktardaki bilgiye ulaşabilmesi katılımcı demokrasinin yayılmasına neden olacak, daha uygun bir piyasa koşulu oluşturacaktır. Böylece bireyler toplum ve ulusal gruplar arasında uyum kurulacaktır.
İki grup arasındaki önemli farklılığa rağmen, günümüzdeki gelişmeler bu konuda net bir fikir ileri sürülmesini güçleştirmektedir. Ancak, fiili durum, bilgi çağının değişik düzeylerde olmak koşuluyla bir çok alanda hüküm sürdüğünü göstermektedir. Özellikle küresel ağların yaygınlaşması hem bireylere hem de kurumlara çok büyük fırsatlar sunmaktadır. Bugün, dünyayı saran iletişim ağları sayesinde neredeyse hiçbir bilginin saklanması mümkün değildir. Bireyler ve kurumlar arası etkileşim günden güne hızla artmaktadır. Kurumlarda bilgi saklama yerine mümkün olduğunca açık davranarak doğrudan karşı gruplarla iletişim kurma olgusu yaygınlaşacaktır.
Elbette, yukarıda sözü edilen endişelerin tamamen yersiz olduğu iddia edilemez, ancak, artık son derece yaygınlaşmış ve vazgeçilmez bir hal almış olan bilişim teknolojilerinin ve özellikle internet gibi iletişim ağlarının fiili gerçeklikler olduğu ortadadır. Bilinçli olarak yapılacak düzenlemeler bilişim ve iletişim ağlarının sebep olabileceği olumsuz durumları en aza çekebilecektir. Kaldı ki, bu konuda en fazla eleştiri getiren karşıt görüş sahibi düşünürler dahi, yeni teknolojilerin getirdiklerine gözlerini kapayamamaktadırlar.
Meşhur İktisatçı Lester Thurow, Orwell ve Huxley’de olduğu gibi modern haberleşme teknolojilerinin düşünce üzerinde bir baskı uygulamaya yol açacağı endişelerinin tam tersinin gerçekleştiğini vurgulamaktadır. Modern elektronik teknolojileri radikal bir bireyciliği özendirirken, ulusal liderler kitle kültürünü kontrol edeceğine, kitle kültürü ulusal liderleri kontrol etmektedir. Elektronik medya değerleri değiştirirken, değerler de toplumun doğasını değiştirmektedirler. Kablolu köyde, dünya kaçınılmaz bir şekilde temsili demokrasiler yerine daha doğrudan bir biçimde yönetilecektir.
Bu kısa tartışmadan sonra, bilgi çağında geçerli olan ekonomi üzerinde durulacaktır.
Bilgi Ekonomisi ve Özellikleri
Bilgi toplumunun içinde bulunduğu ekonomik koşullar günümüzde bilgi ekonomisi adıyla anılmaktadır. Emek yoğun işlerin düşük gelir grubundaki ülkelere kaydırılmasıyla sanayileşmiş ülkelerde emek yoğun işlerden ürünlere know-how ve yaratıcılık temeline dayalı değer ekleyen bilgi yoğun faaliyetlere geçmişlerdir. Bunun sonucunda oluşan, bilgi ve iletişim tabanlı bilgi ekonomisi şu karakteristik özelliklere sahiptir:
1.Sürekli hızlanan teknolojik gelişmeler
2.Artan bilişim ve bilgi yoğun faaliyetler
3.Kısalan pazara girme ve ürün/hizmet hayat dönüşüm süreleri
4.Pazarların küreselleşmesi
5.Sanayi kolları arasındaki farkların belirsizleşmesi
Buna göre, bilişim teknolojisi arz ve talep spiralinin doğurduğu hızla artan teknolojik ilerlemeler bilgi ve bilişim yoğun işlerin çoğalmasına, pazara girme sürecinin kısalmasına, ürün ve hizmet hayat dönüşüm sürelerinin azalmasına neden olacaktır. İşletmeler bilişim teknolojileri aracılığıyla rakiplerinden farklılaşabilecekleri fırsatlar yakalama şansına sahip olacaklardır.
Bugün Batı dünyasında bilişim sanayileri refahın ana kaynağı haline gelmiş durumdadır. Günden güne, yoğun rekabet ortamında başarılı olmak için bilişim teknolojilerini adapte eden işletmeler in sayısı hızla artmaktadır. Örgütler bir bütün olarak başarı için bilişime bel bağlamaktadırlar. 1997 yılı itibariyle İngiltere’de dijital bilgi ve iletişim teknolojileri piyasası değerinin 48 Milyar Sterlin düzeyinde olduğu sanılmaktadır.
Bilgi ekonomisinde, işletmeler sürekli devam eden bir verimlilik arttırma, çevresel talebe tepki verebilme, örgütsel değişimi gerçekleştirme mücadelesi içinde olacaklardır. BİLGİ EKONOMİSİNDE KURULUŞLARIN EN ÖNEMLİ KAYNAKLARI KLASİK ÜRETİM FAKTÖRLERİ DEĞİL BEYİN GÜCÜ OLACAKTIR. BİLGİNİN YARATILMASI VE PAYLAŞILMASI GÖRÜNMEYEN FAALİYETLERDİR. BU SEBEPLE İNSANLAR ZORLANARAK YA DA ONLARA TALİMATLAR VERİLEREK BİLGİ YÖNETİLEMEZ. BİLGİ EKONOMİSİNDE BAŞARI ANCAK ÇALIŞANLARIN İSTEKLİ KATILIMLARININ SAĞLANMASIYLA MÜMKÜNDÜR. BU ŞEKİLDE İNSANLAR GÜVEN VE KATILIM ORTAMINDA YARATICI GÜÇLERİNİ KULLANACAK, BİLGİLERİNİ DİĞERLERİYLE PAYLAŞACAK VE DİNAMİK BİR ÖRGÜT ORTAYA ÇIKACAKTIR.
Öte yandan, küreselleşen pazarlarda artan rekabet ortamında işletmeler giderek artan ölçülerde know-how’ın bulunduğu yerlerde ürün geliştirme, en ucuz yerlerden malzeme ve hammadde satın alma, dağıtım ve işgücü maliyetinin düşük olduğu yerlerde üretim yapma ve ürünleri uluslararası arenada satabilme çabasına girmektedirler. Yine, küresel işletmeler çok büyük yatırımlara ihtiyaç duydukları için dev boyutlarda olsalar da,aynı zamanda yerel piyasalara hızla cevap verebilecek ölçüde küçülmek zorundadırlar.
“Dijital Ekonomi” veya “Tekonomi” olarak adlandırılan yeni ekonominin özellikleri Don Tapscott tarafından 12 madde halinde sıralanmaktadır:
1.Yeni ekonomi bilgi ekonomisidir.
Bilişim teknolojileri bir ekonominin bilgi temelli olmasına imkan sağlamaktadır. Bilgi ekonomisinde bilginin yaratılması hem bilgi işçilerine hem de bilgi tüketicilerine yani insanlara aittir. Mal ve hizmetlerin içeriği müşteri fikirleri tarafından belirlenirken, bilişim teknolojisi mal ve hizmetlerin bir parçası haline gelecektir. Bilgi ekonomisinde kuruluşların en önemli kaynakları klasik üretim faktörleri değil beyin gücü olacaktır. Mesela, bilgi çağının işletmelerinden olan Microsoft ele alındığında, maddi kaynaklarının (arazi, bina , stoklar, hammadde vs.) neredeyse yok denecek kadar az olduğu ancak, kayda değer tek varlığının işletme içindeki elemanlar olduğu görülecektir. Burada, sermayenin önemsiz olduğu söylenmemektedir. Ancak, unutulmaması gerekir ki, 15 yıl önce kayda değer bir sermayesi olmayan Microsoft’un bugün piyasa değeri General Motors ve IBM’den daha fazladır. Yeni ekonomide sermaye ancak bilginin bir fonksiyonu haline gelmiştir.
Günümüz iş dünyasında kesin olan tek şey “hiçbir şeyin kesin olmadığıdır.” Belirsizliklerle dolu iş dünyasında rekabet avantajı kazanmanın temel anahtarı bilgidir. Bugün zirvede bulunan işletmelerin bilgiye yaklaşımları onların başarıları hakkında önemli ipuçları vermektedir. Honda, Canon gibi Uzakdoğu’nun dev işletmeleri yeni pazarlar oluşturma, yeni ürünler ve teknoloji geliştirme gibi alanlarda bilgiyi kullanmaktan öte, “bilgi yaratma” sayesinde lider konumlarını sürdürmektedirler. Bilgiyi yaratmak, varolan bilgiyi yorumlamaktan daha öte bir anlayıştır. Varolan bilgiyi yorumlamak teknik bir boyut iken, bilgiyi yaratmak için hayal gücü, sezgi ve içgüdüden yararlanmak gerekmektedir. Bilgi yaratan işletmede bilgiyi keşfetme ve yenilik yapma görevi belli bir departmana değil, yaşayan bir organizma olarak görülen tüm işletmeye aittir. Yeni bilginin kaynağı ise bireydir. Bilgi yaratan işletmenin temel yaklaşımı, bireysel bilgiyi örgütün tümüne mal edebilecek bir sistem geliştirmektir.
2.Yeni Ekonomi Dijital Bir Ekonomidir.
Yeni ekonomide bilgiler tamamen 1 ve 0’dan oluşan veri formlarında işlenmekte ve her tür bilgi, ses, yazı, görüntü, hareketli obje vs. bilgisayar ağları tarafından iletilmektedir. Dolayısıyla, büyük miktarlarda bilgi son derece hızlı, ucuz ve güvenilir bir şekilde alıcılarına ulaşmaktadır. Seyahatlerde taşınabilir bilgisayarlar aracılığıyla elektronik posta kullanımı ve postayla mesaj yanısıra video dahil her türlü bilginin iletilebilmesi dijital ekonominin çarpıcı bir örneğidir.
3.Yeni Ekonomide Sanallaşma Önemli Rol Oynamaktadır
Bilginin analogdan dijitale dönüşmesi, fiziki varlıkların sanal hale gelmesine imkan vermektedir. Sanal, ingilizce “virtual” kelimesinin karşılığı olarak bir şeyin gerçeğe çok yakın olması ya da bir şeyin fiilen olması anlamını taşımaktadır. Bir şeyin sanal olabilmesi için başka bir şeyin gücünü ve yeteneğini içermesi gerekmektedir. 1950’lerin sonunda bilim adamları sanal bilgisayar adını verdikleri, birkaç kişinin aynı anda kullanabildiği ancak, kullanıcıların bilgisayarı tek başlarına kullandıkları izlenimini verecek şekilde hızlı makineler geliştirmişlerdir. Bu sırada, sanal terimine, etkileşim ve adapte olabilme anlamları da eklenmiştir. Söz konusu sanallaşma ekonominin metabolizmasını, kurumların türlerini ve aralarındaki ilişkileri, dolayısıyla ekonomik faaliyetin bizzat kendisini değiştirmektedir. Günümüzde bir çok kurumun sanal olanı ortaya çıkmıştır. Mesela, Sanal Piyasa, internette insanların alışveriş yaptığı herhangi bir yer anlamına gelmektedir. Yine, sanal gerçeklik yazılım ve donanımı sayesinde ilaç şirketleri araştırmalarında molekül yapıları ve atomlar arasındaki ilişkileri son derece kolay ve gerçekçi bir şekilde inceleyebilmektedirler.
Sanallaşma bir gerçeklik olarak yükselmekle birlikte, bu konuda bir çok pürüzün henüz aşılamamış olduğu ve yakın gelecekte bir takım sorunların da ortaya çıkacağı gözardı edilmemelidir. Sanallaşma ilk olarak büroların ortadan kalkması olarak kendini göstermiştir. Ancak, yapılan araştırmalar, yüz yüze iletişim ile ağ üzerinden iletişimin bir çok açıdan farklılıklar taşıdığını ve sanal ortamlarda iletişim etkinliğinin istenen ölçüde başarılı olmadığını göstermektedir. Bu nedenle, sanal gerçekliğin bir çok alanda yayılmaya devam edeceği, ancak bunun beraberinde çözüm gerektiren bazı sorunlar bulunduracağı söylenebilir.
4.Yeni ekonomi moleküler bir ekonomidir.
Eski büyük işletme yapıları ayrışmakta ve dinamik birey ve kurumların oluşturduğu ekonomik faaliyet temelli gruplar halinde yeniden teşekkül etmektedir. Örgütün ortadan kalkması, yani kaybolması değil dönüşmesi söz konusudur. Sosyal ve iktisadi hayatın tüm yönlerinde “kitlesel” yerini “moleküler”e bırakmaktadır.
Sanayi ekonomisinde temel iktisadi birim işletmeydi. Komuta ve kontrol hiyerarşisinin kökleri tarım toplumundaki kilise ve orduya ait olmakla birlikte sanayi toplumunda genişletilerek sanayi işletmelerinde yaygın uygulama alanları bulmuşlardır. Bu dönemde, üst düzey yöneticilerin birincil görevi işletmenin hacim olarak büyüklüğünü, hasılatını ve kârlarını arttırmaktı. Bilgi çağında işe şartlar önemli ölçüde değişmiştir. Bilginin işletme içinde etkin bir şekilde iletimine ve işletme dışıyla etkileşim halinde olmasına imkan sağlayan teknolojiler örgütlerde yapısal dönüşümlere neden olmaktadır.
Yeni ekonominin moleküler bir ekonomi olması, fizikten ödünç alınan “molekülerleşme” kavramının kısaca incelenmesiyle net bir şekilde anlaşılabilir. Fizikte, molekül bir maddeyi oluşturan en temel elemanlardan biridir. Molekül, bir cisim parçalandığında hâlâ aynı kimyasal özelliklerini gösterebilen en küçük parçasıdır. Bir madde içindeki moleküller elektrik gücü sayesinde birbirlerine yapışık halde kalabilmektedirler. Katı maddelerde molekülleri bir arada tutan itme ve çekme gücü dengelidir. Moleküllerin madde içinde bir başka yere hareket etme imkanları yoktur. Sıvılarda ise, moleküller yine aralarında bir çekme gücü olmakla birlikte kolayca hareket etme kabiliyetine sahiptirler. Likit kristal adı verilen organik bileşenler hem katı hem de sıvı madde özelliği taşımaktadırlar. Bu maddelerde moleküller gruplar halinde hareket etmektedirler. Herhangi bir çevre koşulu değiştiğinde moleküllerin tepkisi de değişmektedir.
Bu analoji, yeni ekonominin anlaşılmasında yardımcı olabilecektir. Yeni işletmeler de moleküler yapıdadırlar ve birey temeli üzerinde kurulmuşlardır. Bilgi işçisi (molekül insan) kendi başına bir iş birimi olarak faaliyet göstermektedir. Motive olmuş, kendi kendine öğrenebilen girişimci çalışanlar yeni araçlar yardımıyla değer yaratmak üzere bilgi ve yaratıcılıklarını kullanabilecekleri şekilde yetkilendirilmişlerdir. Yine, bu işçilerin oluşturacağı dinamik ekipler likit kristal içindeki hareketli moleküllerin hareketleri gibi serbest ve esnek bir yapıda olacaklardır. Söz konusu ekipler arasındaki ilişkiler ve etkileşim yeni bilişim altyapısı aracılığıyla arttırılabilecektir.
5.Yeni ekonomi bir ağ ekonomisidir.
Yeni ekonomi iletişim ağlarıyla bütünleşen bir ekonomidir. Analog hatlar yerine dijital iletişim ağlarının oluşması ve klasik ana bilgisayar sisteminden web tabanlı sisteme doğru gerçekleşen kayma iş dünyasında önemli dönüşümler neden olmaktadır. İletişim ağlarının band genişliğinin artması veri, metin, ses, görüntü ve video şeklindeki multimedya kaynaklarına kolayca ulaşıma imkan vermekte ve buna bağlı olarak yeni kurumsal yapıların hızla ortaya çıkmasına imkan vermektedir.
Yeni teknoloji iletişim ağları küçük ölçekli işletmelere büyük ölçekli işletmelerin sahip olduğu ölçek ekonomileri ve kaynağa ulaşma gibi ana avantajlara sahip olma imkanı sunmaktadır. Öte yandan, büyük ölçekli işletmelerin belli dezavantajları (katı bürokrasi, hiyerarşik yapı, ve değişim güçlüğü küçük işletmelerde bulunmamaktadır. Büyük ölçekli işletmeler ancak küçük akışkan gruplar halinde örgütlenirlerse çeviklik, özerklik ve esneklik kazanabileceklerdir.
Bilişim teknolojileri ancak kendisi ile mümkün olan bir çok yeni sektörün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Mesela, internet ve benzeri iletişim ağları üzerinde elektronik ticaret yapabilmek ancak bilişim teknolojisinin mevcudiyetiyle mümkündür. Nitekim, önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde 8 Milyar Dolar civarında gerçekleşeği tahmin edilen elektronik ticaretin yayılması ve belki de gelecekteki ticaretin önemli bir bölümünü oluşturacak olmasının mümkün kılan koşulları bilişim teknolojilerine bağlıdır.
21.Yüzyılın bir gereği olarak bütün ülkeler ulusal bilişim altyapılarını oluşturmak zorundadırlar. Tüm işletmeler de kendi içinde bir bilişim altyapısı kurmalıdırlar. Yeni altyapı ekonomik faaliyetler üzerinde elektrik ölçüsünde önemli bir etkide bulunacaktır. Yeni ekonominin bilişim gücü olmaksızın işlemesi imkansızdır. Nitekim, ABD’de teknoloji politikaları oluşturulurken ilk olarak desteklenecek teknoloji alanı bilişim olarak belirlenmiştir. Bu amaçla, federal fonlardan desteklenecek AR-GE programları; daha güçlü bilgisayarlar, daha hızlı bilgisayar ağları, daha sofistike yazılım geliştirme ve ulusal bilişim otobanını gerçekleştirmeyi kapsamaktadır. Böylece, 19.Yüzyılda demiryollarının oluşturduğu toplumsal ve ekonomik etkiye eşdeğer bir etki ülke çapındaki bilişim otobanıyla sağlanmaya çalışılacaktır.
6.Yeni ekonomide aracılar büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.
Üretici ve tüketici arasındaki aracılar dijital iletişim ağları sebebiyle ortadan kalkacaktır. Aracı işletmeler, fonksiyonları ve kişiler yeni değerler yaratamazlarsa ortadan kaybolacaklardır. Özel ve kamu sektöründe bir çok kurum tüketicileriyle ağlar aracılığıyla doğrudan temas kuracaklar ve aracılarını büyük ölçüde elimine edeceklerdir. Mesela, oteller, havayolları gibi kurumlar rezervasyonlar için acentalarla iş yapmak yerine doğrudan müşterilerine ulaşacaklardır. Dolayısıyla, aracı kurumlar gelecekte yok olmak istemiyorlarsa yaratıcı yenilikler düşünmek zorundadırlar.
Nitekim, Intel şirketi başkanı Andy S.Grove, bir açıklamasında “ İnternet işlerin yapılması ve yürütülmesinde ara noktalarda bulunan bir çok kişiyi bir deniz dalgası gibi silip süpürecek. Ben bu kişilerin yerinde olsam şimdiden yaptığım işi internet kullanarak nasıl yapacağımı düşünmeye başlardım” diyerek yukarıdaki yargıyı teyit etmektedir.
7.Yeni ekonominin hakim sektörü üçlü bir oluşumdur
Sanayi ekonomisinde otomotiv anahtar sektör konumundayken, yeni ekonomide hakim ekonomik sektör diğer tüm sektörlerin refah yaratmasına giden yolu teşkil eden bilgisayar, iletişim ve eğlence sanayilerinin bütünleşmesiyle oluşan yeni medya sektörüdür. Bu bütünleşme tüm sektörlerin temeli haline gelmeye başlamaktadır. Yeni medya tüm sanat etkinliklerini, bilimsel araştırmaları, eğitimi ve işletmeleri dönüştürmektedir. İnsanların iş yapma, çalışma, eğlenme, yaşama ve düşünme yöntemleri değişmekte, en önemlisi bu yeni sektör tüketim ve üretim faaliyetlerine ilişkin değerler üzerinde büyük bir etki yapmaktadır.
8.Yeni ekonomi yenilik temelli bir ekonomidir.
Yeni ekonominin ilkesi “kendi ürününün modasını kendin geçir” olacaktır. Eğer yeni ve başarılı bir ürün geliştirilmiş ve piyasaya sürülmüşse, hedefin bu ürünün daha gelişmişinin ortaya çıkarılması ve ilk ürünün modasının geçirilmesi olması gerekir. Çünkü, eğer bu ürünü üretici geliştirmezse, bir başkası, muhtemelen rakipler onu modası geçmiş hale getireceklerdir. Mesela, Microsoft firmasında çalışan teknoloji uzmanlarından birine göre, Microsoft Windows 95’i piyasaya sürmekle gene kendi ürünü olan tüm zamanların en çok satan yazılımı MS-DOS’un modasının geçmesine neden olmuştur. Microsoft’un ürün ve standartlarla rekabet içinde belirlediği ilkelerden biri şudur: “Sürekli yeni ürün geliştir ve periyodik olarak eski ürünleri modası geçmiş hale getir”
Yenilik yapma günümüz rekabetinde başarılı olmanın belki de en önemli faktörüdür. Aşağıdaki örnekler bu konuda çarpıcı gerçekler olarak görülmektedir:
1. 1960’ların başında fotoğraf makinası üreticisi Canon, Xerox’un tam bir hakimiyet sağladığı fotokopi makinası piyasasına girdi. 1980’lerin başlarında IBM ve Kodak aynı piyasaya girmek için başarısız bir çaba içindeyken, Canon satış miktarında piyasa lideri olmuştu. 1997 yılı itibariyle de Xerox’un hemen arkasından çok az bir farkla sektör ikincisidir.
2. 1972 yılında yarı iletken üreticisi Texas Instruments hesap makinası piyasasına girmişti. O sıralarda piyasa Hewlett-Packard, Casio, Commodore, Sanyo, Toshiba ve Rockwell arasında paylaşılmış durumdaydı. 5 yıl içinde TI pazarda liderliği eline geçirmişti.
3. 1982 yılında Gannet Inc. 1700 günlük gazetenin bulunduğu kalabalık bir alana yeni bir günlük gazeteyle girdi. 1993 yılı itibariyle, USA Today yaklaşık 5 milyon okuruyla en çok satan gazetelerden biri olmuştur.
Aslında, bu örneklerde görüldüğü şekliyle sanayi liderine yapılan hücumlar büyük ölçüde başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Başarılı olanlar ise, piyasa paylarını önemli miktarlarda arttırmaktadırlar. Yapılan incelemelerde bu işletmelerin başarılarının ardında sanayi kolunda geçerli olan kuralı değiştirmiş olmaları görülmektedir. Başarılı hücumların en temel faktörü ise stratejik yeniliktir. Yine, aynı araştırmalara göre oturmuş bir sektörde lider yapılan hücumun başarılı olmasında radikal teknolojik yeniliğin rolü sanılandan daha düşüktür.
Yenilik yapmanın sağladığı başarıya verilebilecek örneklerden biri de Hewlett-Packard firmasının kişisel kullanım için lazer ve daha sonra ink-jet yazıcıları geliştirmesidir. 1984 yılında HP ilk LazerJet yazıcısını piyasaya çıkardığında daha önce olmayan yeni bir piyasanın oluşmasına sebep olmuştur. HP daha sonra sürekli olarak daha kullanışlı ve daha ucuz yazıları piyasaya sürmeye devam etmiştir. LazerJet bugün evrensel olarak tanınmış bir standart markadır ve HP’de yenilik faaliyeti kesintisiz devam etmektedir.
9.Yeni ekonomide üretici ve tüketici farkı belirsizleşmektedir
Kitle üretiminin yerini büyük miktarlarda müşteri isteklerine göre üretimin almasıyla birlikte, üreticiler bireysel tüketicilerin zevk ve ihtiyaçlarına uygun özel mal ve hizmetler oluşturmak zorunda kalmışlardır. Yeni ekonomide tüketiciler fiilen üretim sürecine katkıda bulunabilmektedirler. Chrysler, özel müşteri siparişine bağlı olan bir arabayı 16 günde imal edebilmektedir. Yeni bilişim teknolojileri müşterilerin üreticiler ile daha fazla etkileşim içinde olmalarına imkan sağlamaktadır.
10.Yeni ekonomi bir hız ekonomisidir.
Dijital veriler üzerine kurulmuş bir ekonomide, işletme başarısı ve iktisadi faaliyetler açısından hız anahtar bir değişkendir. Ürün hayat çevrimleri süratle kısalmaktadır. 1990 yılında otomobillerin kavramdan üretime dönüşmesi 6 yıl almaktaydı. Şu anda bu süre iki yıl düzeyindedir. Hewlett-Packard’ın Bilgisayar Sistemleri Organizasyon yöneticisi şu anda HP’ın gelirlerinin büyük bölümünün bir yıl önce var olmayan ürünlerden elde edildiğini belirtmektedir. Eski ekonomide bir ürünün belirli bir gelir düzeyine ulaşması onyıllar alabilmekteyken, günümüzde tüketici elektroniği alanında tipik hayat çevrim süresi iki ay kadardır.
Bugünün işletmesi çevresel bilişim akımına anında tepki verebilen gerçek zamanlı bir işletmedir. Müşteri siparişleri elektronik yoldan alınmakta ve eş zamanlı olarak işlenmekte ve ilgili fatura ve belgeler elektronik yoldan geri yollanmakta ve veri tabanları sürekli güncellenmektedir.
Elektronik veri değişimi (EDI) işletmenin dış çevresiyle eş zamanlı bilgi alışverişinde bulunmasını sağlayan güçlü bir sistemdir. Ancak, günümüzde web tabanlı etkileşimli ortamlar hızla EDI’nin yerini almaktadır. Web teknolojisi yardımıyla işletmenin müşterileri ve yan sanayisi ile eş zamanlı iletişim kurması extranet olarak adlandırılmaktadır. Extranetlerin EDI’ye göre daha kullanıcı dostu ara birimlere sahip olmaları ve daha fazla sorgulama imkanı vermeleri gelecekte kullanımlarının artacağını göstermektedir.
11.Yeni ekonomi küresel bir ekonomidir
İki kutuplu dünyanın ayrışmasından sonra, iktisadi duvarların önemli ölçüde ortadan kalktığı, dinamik, yeni ve değişken küresel bir çevre ortaya çıkmıştır. Bu durum, yeni ekonominin yükselişiyle ilgilidir. Peter Drucker’ın belirttiği gibi “Bilgi sınır tanımaz”. Artık yerel veya uluslararası bilgi diye bir şey bulunmamaktadır. Bilgi anahtar role sahip olduğuna göre, bireysel örgütler ister ulusal, ister bölgesel isterse yerel alanda faaliyet göstersin sadece bir tek dünya ekonomisi bulunmaktadır.
12.Yeni ekonomi sosyal problemleri beraberinde getirmiştir
Yeni bir ekonominin eşiğinde, güç, güvenlik, eşitlik, kalite, iş hayatı kalitesi ve demokratik sürecin geleceği gibi bir takım sorunları beraberinde getiren yeni bir politik ekonominin başladığı da görülmektedir. Çalışma hayatında bilgi işçilerinin gerektiği şekilde yönetilememeleri, veya gereken bilgi, yetenek ya da motivasyona sahip olmayan insanların hayat standartlarındaki azalmalar önemli problemler olarak ortaya çıkacaktır. Hemen her sektörde teknolojinin hızlı bir dönüşüm başlatması bir çok kurumda ciddi dirençlerin gösterilmesine neden olacaktır. Gelişen teknolojilerin diktatör rejimler tarafından kötüye kullanılması ve nükleer teknolojinin teröristlerce elde edilme ihtimali, iletişim ağları ve bilişim teknolojisinin küçük devletlerce yerel savaşlarda kullanılması ve benzeri bir çok sorun yeni ekonomilerde dikkate alınması gereken konulardır.
SONUÇ :
Yarım asra yakın bir süredir gelişmiş ülkelerde etkili olan yeni bir toplum yapısı günümüzde tüm dünyaya yayılma eğilimindedir. Bilişim ve iletişim teknolojilerinin 1990’lı yıllarda daha önceki döneme nazaran çok daha hızlı bir şekilde ilerlemesi, özellikle iletişim ağlarının küresel bir nitelik kazanarak tüm birey ve grupların coğrafi sınırlar olmaksızın birbirleriyle iletişim kurmasına imkan vermesi daha önce ütopik olarak görülen bir çok olgunun gerçekleşmesinin mümkün olduğunu göstermektedir. Geniş alan ağlarının en popüleri olan internet, yakın gelecekte uluslararası ticaretin odak noktasını oluşturacaktır. İçinde bulunduğumuz günlerde dahi milyarlarca dolar düzeyinde gerçekleşen elektronik ticaret, internetin yaygınlaşması, yerel ve uluslararası kurumların halen devam ettikleri yasal düzenlemeleri gerçekleştirmeleriyle genişleyecek ve küresel ticarette büyük bir dönüşüm yaşanacaktır.
Bilgi toplumunda güç bilgiye sahip olan ve kullanabilen bireyler ve etkin gruplarda olacaktır. Sanayi toplumunun üretim kaynakları bilgi toplumunda ikincil duruma düşerek bilginin bir fonksiyonu haline gelecektir. Gelişmiş ülkelerde tüm toplumu dönüştüren bilişim teknolojileri, az gelişmiş ülkelere de bir çok imkanlar sunabilecektir. Ancak, bilişim teknolojilerinin az gelişmiş ülkelerde yanlış odakların elinde olumsuz bir takım sonuçlar doğurması da bir çok düşünür tarafından öngörülmektedir. Ancak, bireylerin geniş iletişim imkanlarından yararlanarak büyük bilgi kaynaklarına kolaylıkla ulaşabilmeleri kapalı toplumların demokratik ve açık bir yapıya kavuşmalarına yardımcı olacaktır.

KAYNAK :Dr.H.Bahadır AKIN




BİLGİ TOPLUMU

BİLGİ TOPLUMU

DEĞİŞİM RÜZGARI
Günümüz dünyasında siyasi, ekonomik ve sosyal konularda hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde başlayan bu değişim rüzgarı; iletişim ve bilgi teknolojilerindeki yeni gelişmelere bağlı olarak bilginin akıllara durgunluk verecek derecede artması sebebiyle bütün dünyaya yayılmaktadır.

DÜNYA NEREYE GİDİYOR?
Dünya kamuoyunda bir yandan "Yeni Dünya Düzeni" oluşturma yönündeki girişimlere tanık olunurken diğer taraftan "Yeni Dünya Düzensizliği" ile karşı karşıya kalınacağı yönünde düşünceler yer almaktadır. Bu tartışmalardan ve gelişmelerden anlaşılmaktadır ki, YENİ TOPLUM "BİLGİ TOPLUMU" VE ÖNÜMÜZDEKİ ÇAĞ DA "BİLGİ ÇAĞI" OLACAKTIR.
Gelişmek için değişmek şarttır. Bilgi toplumu olabilmek için gerekli hazırlıkların yapılabildiği, dünyadaki değişim ve dönüşüm rüzgarına uyum sağlanabildiği ölçüde uygar dünyada yer alabileceğimiz gözardı edilmemelidir. Bu sebeble, kişisel olarak ve toplum olarak mevcut inanç ve kültürümüzün temel prensiplerinden sapmamak kaydıyla dünyadaki değişim ve dönüşümlere uyum sağlayabilecek bir anlayış değişikliğine gidilmesi gerekmektedir.
Geri kalmışlıktan, verimsizlikten ve istikrarsızlıktan kurtulmak için kişisel olarak, kuruluş olarak ve toplum olarak hedeflerimizi belirlemeliyiz. KİŞİSEL OLARAK HEDEFİMİZ BİLGİLİ, VERİMLİ, GİRİŞİMCİ VE YENİLİKÇİ OLMAK; TOPLUM OLARAK HEDEFİMİZ İSE BİLGİ TOPLUMU İÇİNDE YER ALMAK OLMALIDIR.
Türk milleti tarih boyunca varlığını ve bağımsızlığını koruyarak bulunduğu bölgede hep lider olmuştur. Yüce milletimizin gelecekte varlığını koruyabilmesi ve milletler topluluğunda layık olduğu yeri alabilmesi için günümüz dünyasında yaşanan değişimlere ayak uydurup, yenilikleri takip ederek, geleceğe kendini hazırlaması gerekmektedir.
Hedefimizi bilip geleceğimizi planlarsak, dünyadaki değişim rüzgarından gereğince faydalanabileceğimiz gibi gerçekleşmesi için calıştığımız hedefe mutlaka ulaşırız.
"Gideceği limanı bilmeyene hiç bir rüzgardan fayda gelmez".

TOPLUMSAL DEĞİŞİMLER
Uygarlık tarihine bakıldığında toplumların gelişerek değiştikleri, yepyeni ve beklenmedik bir biçime girdikleri dönemlere rastlanmaktadır. Bu dönemlerden insanlık tarihinde en önemli iz bırakanlardan birincisi, insanları göçebelik ve avcılık hayatından toprağa ve yerleşik hayata bağlayan tarım toplumuna geçiştir. İkincisi, tarım toplumundan kitlesel üretimin, tüketimin ve eğitimin önemli olduğu sanayi toplumuna geçiştir.
İnsanlık bugünlerde yeni ve köklü bir değişimin eşiğindedir. Uygarlık tarihindeki bu üçüncü köklü değişimin sanayi toplumundan "Bilgi Toplumu"na doğru olacağı uzmanlarca ifade edilmektedir.
İnsanlığın yerleşik hayata geçmesinin uzun yıllar aldığı sanılmakta ve günümüzde bilinen tarih yerleşik hayata geçilmesinden sonraki dönemleri kapsamaktadır. Geleceğe emin adımlarla ilerleyebilmek için, İçinde bulunduğumuz döneme nasıl gelindiğinin, halen yaşanmakta olan değişimlerin ve yeni yönelimlerin bilinmesi yararlı olacaktır.

TARIM TOPLUMUNDAN SANAYİ TOPLUMUNA GEÇİŞ
Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş, James Watt'ın 1765'de buhar makinasını bulması ve bunun enerji kaynağı olarak kullanılması gibi yeni teknolojilerin üretimde kullanılmasıyla başlamıştır. Yeni teknolojik gelişmelere 1789 Fransız Devrimi’nin yaptığı sosyal etkiler sebebiyle oluşan yeni toplumsal yapı sanayi toplumu olarak adlandırılmıştır. Sanayi toplumu yapısı tarıma dayalı geleneksel toplum yapısını geride bırakarak; teknolojisi, ekonomisi, sosyal ve kültürel sistemleri ile eskisinden tamamen farklı yeni bir toplum yapısı oluşturmuştur.
Hangi ülkelerin sanayi toplumu sayılacağı konusunda kesin bir tanımlama yapılamamaktadır. Ancak, ABD, Rusya, Kanada ve Japonya ile Avrupa ülkelerinin sanayi toplumu olduğu genel olarak kabul edilmektedir. Bu ülkelerin ortak bazı özelliklerinden yola çıkılarak sanayi toplumu kavramı tanımlanmaya çalışılmaktadır. Sanayi toplumunu simgeleyen temel özellikler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Geleneksel tarım toplumundan makinalaşmış sanayi toplumuna geçilmiştir.
Bu geçiş dönemi, ortaya çıkan bütün gerilimlere, çelişkilere, çatışmalara ve bunların yol açtığı beşeri acılara rağmen ilerlemeci bir hareket olmuştur.
Sınai olgunlaşmanın belirli bir evresine tekabül eden sınıf çatışmaları bu dönemin belirgin özelliği olmuştur. Liberal demokrasi bu oluşumla birlikte hızla yaygınlaşmıştır.
Sanayi toplumu, bütün sanayileşmiş ülkelerin ortak bir toplum tipinde buluşmalarını sağlamıştır. Sanayi toplumu olmak çağdaşlığın simgesi haline gelmiştir.
Sanayi toplumuna geçişte yaşanan köklü değişiklikler ve gelişmelerle birlikte gündeme yeni problemler gelmiştir. Bu değişim ve gelişmelerden fazlası ile yararlanabilen sosyal kesimler yanında, bundan yeterince yararlanamayan kesimler de olmuştur. Belli bir kesimin hızla zenginleşmesi yanında, çok düşük ücretle çalışan ve ailede çalışabilecek her yaştaki insanın çalışmak zorunda kaldığı, buna ilaveten hiçbir sosyal güvenceleri olmayan insanlar görülmüştür. Böylece, sanayileşmenin ilk yüzyılında toplumda bölünmüş bir sosyal yapı sergilenmiştir.
Yeni sosyal yapı iki ayrı ideoloji ve dünya görüşünün oluşumuna yol açmıştır. Batının sanayileşmiş ülkeleri bu sınıflı yapıyı sosyal devlet ve refah toplumu uygulamaları ile önemli ölçüde yumuşatırken; Rusya ve "Doğu Bloğu" ülkelerindeki kapalı rejim uygulamaları sebebiyle zıtlaşma ülkelerarası ve dünya geneline yayılmıştır. Sonuçta, Doğu ve Batı bloğu olarak zıtlaşmacı yapı sergileyen iki kutuplu bir dünya düzeni kurulmuştur. Dünyanın politik ve ekonomik dengeleri bu ikili yapı üzerinde soğuk savaş şeklinde varlığını sürdürmüştür.

SANAYİ TOPLUMUNDA DEĞİŞİM VE YENİ YÖNELİMLER
Başlangıçta, sanayi toplumlarında tarım sektöründe çalışanların toplam istihdamdaki ağırlığı yüzde 80 dolayında iken, günümüzde yüzde 3'e kadar düşmüştür. Sanayi sektöründe çalışanların payı ise en fazla yüzde 50'lere kadar çıkmışken, son dönemlerde bu oran tekrar yüzde 30-40'lara inmiş ve sanayi toplumunun son aşamasında hizmet toplumuna doğru bir kayma gözlenmiştir.
Sanayileşme hareketinin son aşaması olan "Refah Toplumu" ve "Tüketim Toplumu" 1960'lı yıllarda doruk noktasına ulaşmıştır. Ancak, refah toplumunun önünde yer alan ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde 1960'lı yılların ikinci yarısından sonra ekonomik durgunluk ve kriz yaşanmaya başlanmıştır. Sanayi toplumundaki bu sancılar hem Batı hem de Doğu Bloğu’nda gözlenmiştir. Ancak, Batı ülkelerinde tepki hareketleri baş gösterirken, Doğu Bloğu ülkelerinde, özgürlüklerin sınırlı olması sebebiyle bu tepkiler aynı tarihlerde görülmemiştir. Söz konusu sancılar ancak 15-20 yıl gecikmeyle ortaya çıkmış ve 1990'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nin parçalanması ve Doğu Bloğu’ nun dağılması şeklinde kendini göstermiştir.
Sanayi toplumunun insanlığa getirdiği köklü değişim ve dönüşümlere benzer bir değişim de günümüzde yaşanmaktadır. 20.Yüzyılın son çeyreği, bu dönüşümün başladığı dönem olmuştur. Toplumdaki büyük değişiklikler beraberinde büyük buhranlar getirdiğinden yeni bir kriz dönemine girilmiştir. Sanayi toplumundan yeni bir toplum düzenine geçiş öncesindeki kriz 1970'li ve 1980'li yıllarda hızla dünyaya yayıldı. Krizi atlatmak için istikrar kavramı gündeme geldi. Artık kalkınma ve gelişmenin yeni adı istikrardı. Oysa ki yeni gelişmeler topluma daha ilk 10 yılda önemli ve çok köklü değişiklikler getirdi. Uygulanan istikrar paketleri değişimin hızına ayak uyduramadı.
Gelişmiş ülkelerdeki değişimler yeni bir çağa girilmekte olduğu izlenimini vermektedir. Bu çağ bilginin en önemli değer olacağı bir çağdır. Bu ülkeler sanayi toplumundan farklı yeni bir değişimi gerçekleştirirken, azgelişmiş ülkeler yeni değişim ve dönüşüm bir yana; sanayi toplumuna geçişi bile henüz gerçekleştirememişlerdir.
Bilgi toplumuna dönüşümün yakından incelenmesi ve söz konusu değişim hareketine uyum sağlanması, geleceğin dünya düzeninde etkin ve saygıdeğer bir yere sahip olmak isteyen ülkemiz için gerekli ve kaçınılmazdır.

BİLGİ TOPLUMU
ÇEVREDEKİ DEĞİŞİM HIZININ ARTIŞI
Değişim hızındaki artış, dolaşıma giren bilgi miktarına bağlı olarak artmaktadır. Bilgi dolaşımındaki artış son yıllarda olağanüstü boyutlara ulaşmıştır. Artık kırsal kesimde oturanlar bile dünyadaki politik, sosyal ve ekonomik olaylardan haberdar olmaktadırlar. Gelişmiş bilgi ve iletişim teknolojileri bilgi patlamasına sebep olarak, bu bilgilerin toplumun her kesimine ulaşmasını sağlamaktadırlar.
Son 20 yıldır, yeni teknolojilerin etkisi üzerine yapılan çalışmalarda ve araştırmalarda çok büyük artışlar olduğu gözlenmektedir. Araştırma ve bilgi üretimi o kadar hızlı ve çok olmaktadır ki, sadece Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Bilimsel ve Teknik Enformasyon Takas Evi'nde, değişik alanlarda yazılmış 600.000'i aşkın araştırma raporlarının milyonlarca nüshası depolanmakta ve buna her yıl 50.000 kadar yeni rapor eklenmektedir. Satışa sunulan bu raporlar Amerikan hükümetince desteklenen teknolojik araştırmaların sonuca ulaştırılanlardan bir kısmını içermektedir.
Uzun insanlık tarihinde ilk defa şahıslar, böylesine büyük ölçekte üretilen bilgi arasında seçim yapma imkanı ve mecburiyetiyle karşılaşıyorlar. Aynı zamanda bilginin yapısında da hızlı değişimler vardır. Bugün doğruluğundan emin olduğumuz bazı değerlendirmeler, yarın yanlış sayılabilmektedir. Bilgi o kadar hızlı artmaktadır ki, bilgi toplumu olma aşamasında olduğumuz bu günlerde; herhangi bir bilgiye sahip olan her insanın, yaklaşık dört ya da beş yılda bir yeni bilgiler edinmek zorunda kalmakta, aksi takdirde eskimiş biri sayılmaktadır.

BİLGİ TOPLUMUNUN DOĞUŞU
Günümüzdeki bilgi toplumu tartışmaları, büyük ölçüde, ikinci dünya savaşı sonrasında yaygınlaşan sanayi toplumu tartışmalarının, yeni teknolojik gelişmelere uyarlanmış şekli olarak görülebilir. Kamu oyunda sadece sosyal bilimciler arasında değil, iş adamları, politikacılar, bürokratlar arasında da çok gündemde olan bilgi toplumu kavramı, üzerinde herkesin anlaşmaya vardığı, sınırları belirli bir tanıma kavuşturulmuş değildir. Kimilerine göre bugün bilgi toplumu olarak adlandırılan oluşum, aslında sanayi toplumunun bir sonraki aşamasını temsil etmekte, kimilerine göre ise şimdiki sanayi toplumundan tamamen farklı bir toplum yapısını oluşturmaktadır.
Günümüzdeki teknolojik gelişmeler sadece iletişim ve bilgi teknolojilerine mahsus değildir. Mesela, genetik mühendisliğindeki gelişmeler, insanlığın hayatı üzerinde bilgi teknolojilerindeki gelişmelerden çok daha köklü ve uzun vadeli etkiler yapabilir. Dolayısıyla bir bilgi devriminden söz etmek ne kadar yerindeyse, genetik mühendisliğindeki gelişmelerden dolayı bir biyolojik devrimden, ya da güneş enerjisi teknolojisindeki gelişmelerden dolayı bir enerji devriminden söz etmek de o kadar yerinde olur.
Girmekte olduğumuz çağın genelde kabul gören ismi bilgi çağıdır. Çok sık lafı edilen bilgi çağından bahsedilince akla ilk gelen bilgi kavramıdır. Bilgi (Information), belli bir formda işlenmiş ve alan için anlamlı olan halihazırdaki ve gelecekteki kararlar için anlam ifade eden, algılanan veya gerçek değeri olan veri(data) demektir. Gözlem ve araştırma yoluyla elde edilen verilerin insan zekasında değerlendirilip davranışları etkileyecek hale getirilmesi ile bilgi elde edilir. Bu kadar önemle üzerinde durulan bilgi her çağda önemli olmuştur. Taş devrinde, ilk çağda, orta çağda ve sanayi toplumunda bilgi her zaman vardı. Ama şimdi birdenbire, var olmanın ötesinde iş yapmaya uygulanan bir değer haline gelmiştir. Geçtiğimiz yüz yıl boyunca bilgi aletlere, ürünlere ve diğer faaliyet alanlarına uygulanmıştır. Bu da sanayi devrimini yaratmıştır. II. Dünya savaşından sonra ise bilginin kendisin geliştirmeye uygulanması ile yeni bir dönem başlamıştır. Bilgi artık son hızla, üretimin tek faktörü haline gelmektedir. Sermayeyi de emeği de bir yana itmektedir.
Bugünkü teknolojik gelişmelerin yüzde 80'ninin bilgi teknolojisi temelli olduğu uzmanlar tarafından ifade edilmektedir. Bu sebeble Fritz Machlup'un "Bilgi Ekonomisi", Brezenski'nin "Teknotronik Çağ", Alvin Toffler'in "Üçüncü Dalga", Peter F. Drucker'in "Post Business Society" dediği bir toplum yapısı doğmaktadır. Günümüz toplumuna "Bilgi Toplumu" demek için henüz zamanın erken olduğu söylenmesine rağmen, bu yeni toplum yapısı için Marc Uri Porat 1978'de, Yoneji Masuda 1980'de yayınladıkları eserlerde "Bilgi Toplumu" (Information Society) kavramını tercih etmişlerdir.
1990'lara gelindiğinde ise yaşanan çağın, insanlık tarihinde akıllara durgunluk veren bir teknolojik yenilenme, benzeri görülmemiş ekonomik imkanlar ve şaşırtıcı siyasi gelişmelerle birlikte kültürel faaliyetlere ve dine yönelimlerin artmasından dolayı yeni çağın "Büyük Yönelimler - Megatrends" tarafından temsil edileceği ifade edilmektedir. Bütün bu gelişmeler, sanayi toplumunun hızla değiştiğinin göstergeleridir.

BİLGİ TEKNOLOJİLERİNDEKİ GELİŞMELER
Günümüz insanlarının sahip olduğu en gösterişli, en çekici araçların bilgisayarlar ve iletişim teknolojileri olduğu söylenebilir. Toplumsal değişimin sürekli bu araçlarla açıklanmaya çalışılmasının ardında yatan sebep belki de budur. Bu teknolojileri ve gelişme eğilimlerini kavramadan, değişimi anlamak oldukça zor görünüyor. Bu yüzden bilgi toplumu konusunda yorum getirebilmek için yeni teknolojilerdeki gelişmelere bir göz atmak yerinde olacaktır.
Hızlı bir gelişme içindeki bilgi teknolojilerinin toplumsal hayatın her alanında getirdiği yeni çözüm yollarının, uygulama alanında yeterince kullanılamadan yerini bir diğer çözüm yoluna bırakırcasına hızla değişmesi sebebiyle söz konusu teknolojilerin akıllı, verimli ve sistemli kullanılması gerekir. Bilgi teknolojisinin kendi kendisinin gelişmesine katkıda bulunmasından dolayı bu alandaki gelişmeler katlanarak hızlanmaktadır.
Bilgi teknolojilerinin uygulama alanına 1975'den sonra etkili olarak girmesi ve 1980'li yılların başında mikrobilgisayarların ve kişisel bilgisayarların (PC'lerin) yaygın olarak kullanılmaya başlanması ile yeni alt teknolojiler de gelişmiştir. Bilgi teknolojilerinden en yaygın olanları bilgisayar teknolojisi, otomatik ve akıllı sistemlerde kullanılan mikro-elektronik teknolojisi, uydu sistemleri de dahil her türlü bilgi akışını sağlayan iletişim teknolojisi ve multi-medya uygulamalarıdır.
BİLGİSAYARLAR
Bilgisayarlar, insanların yapabilecekleri işlerin bir bölümünü, nasıl yapılacağı insanlar tarafından tanımlanmak kaydıyla, insanlardan daha çabuk ve güvenilir şekilde çözen otomatik makinalardır. Bilgisayar teknolojisindeki hızlı gelişme, dev bilgisayarların küçülmesine ve ucuzlamasına yol açarken; sınırlı kullanışından, yaygın kullanıma, yani ferdi kullanıma kadar uzanan imkanlar doğurmuştur. Ancak, hiçbir teknoloji bilgisayar teknolojisinin karşılaştığı ölçüde toplumsal dirençle karşılaşmamıştır. İnsanlar bilgisayarların kendi işlerini ellerinden alacağı, uzmanlar ve yöneticiler güçlerini yitireceği endişesiyle uzun zaman bilgisayarlaşmaya karşı olmuşlardır.
Günümüzde karmaşık ve yoğun veri yığınları ile çalışan kurumlar, üretim istatistikleri, model geliştirme çalışmaları, haberleşme, muhasebe, stok kontrol, baskı işleri, üretim otomasyonu ve büro otomasyonu gibi alanlarda bilgisayarlardan yararlanmaktadırlar. Son yıllarda hayatın her alanına yoğun olarak giren bilgisayarlarla, bilgisayar destekli öğretim, bilgisayarlı dizgi, bilgisayarlı tasarım, bilgisayar destekli üretim, bilgisayarlı tomografi, hatta bilgisayarlı müzik ve sanat kavramlarına sıkça rastlanmaktadır.
Büyük bilgi ve enformasyon bankalarının paylaşımı bu teknoloji ile mümkün olmaktadır. Ulusal bilgisayar ağlarının yanısıra, uluslararası ağlar da hızla yaygınlaşmaktadır. Bunlardan en yaygın olarak kullanılan INTERNET bilgisayar ağı yardımıyla isteyen her bilgisayar kullanıcısı dünyanın herhangi bir yerindeki bilgi bankasına ulaşıp ondan faydalanabilmekte, isterse kendi bilgisayarına bilgi aktarabilmektedir. Bu yüzden bilgi toplumu bilgisayarlaşma ile özdeşleştirilmektedir.
MİKRO ELEKTRONİK VE TÜMLEŞİK DEVRELER
Bilgisayarlar ve iletişim teknolojilerinin temelinde mikro elektronikteki gelişmeler yatmaktadır. Daha birkaç yıl öncesine kadar kullanılan elektronik cihazlardaki tümleşik devrelere (yongalara, chiplere) bir milyona birime yakın bilgi yerleştirilebilmekteydi. Bugünlerde ise tümleşik devreler bir milyar birim kapasiteyi geçmiştir. Bilgisayarların hafıza kapasitesi ve hızı, tümleşik devre teknolojisindeki gelişmelere bağlıdır. ABD ve Japonya dünyanın önde gelen tümleşik devre üreticileridir. ABD’deki silikon vadisi bu tür gelişmelerin merkezi haline gelmiştir.
Teknolojik gelişmelerdeki hızı açıkça görmek mümkündür. 1920'lerde hammadde ve enerji, o zamanın kilit ürünü sayılan otomobil maliyetinin yüzde 60'ını oluşturuyordu. Zamanımızın kilit ürünü olan mikro tümleşik devrenin ham madde ve enerji oranı yüzde 2'den azdır. Gelecekte mikro işlemci ve tümleşik devre gibi bilgi tabanlı endüstriler en büyük üretim endüstrisi haline geleceklerdir. Bilgi çağında en çok petrol rezervi olan, en çok otomobil üreten, altın fiyatlarına hükmeden, tahıl ambarı olmakla övünen değil, en hızlı ve en güçlü tümleşik devreyi en ucuz fiyatla üreten ülkeler etkin olacaktır.
İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ
İnsanlar arasında haberleşmeyi sağlamaya yönelik araçlar, birbirlerinden oldukça farklı yollarla gelişmelerini sürdürmüşlerdir. İletişim araçları birkaç açıdan sınıflandırılabilir. Bazı iletişim araçları aracılığıyla ancak metin ya da benzeri sembollerin - matbaa ve benzeri araçlarla iletilmesi mümkünken; bazıları sesin - gramofon, telefon, telsiz ve radyo gibi araçlarla iletilmesini; bazıları ise ses ve görüntünün aynı anda - sinema, TV ve video gibi araçlarla iletilmesine imkan sağlamaktadırlar.
Bilgi, sahibine politik bir güç sağlamaktadır. Hemen herkes bilerek ya da bilmeyerek bu gücün farkındadır ve genellikle bu güçten vazgeçmemek için önemli ölçüde çaba gösterir. Haberleşme üzerinde denetim sahibi olmak modern devletlerin varolma şartlarından birisi gibi görünmektedir. Bu yüzden tarihin en büyük tröstü olan AT&T'nin haberleşme konusunda faaliyet gösteren bir kurum olması tesadüf değildir.
Yeni iletişim malzemelerinden bir saç teli kalınlığındaki fiber-optik kabloya binlerce; gelecekte ise parmak kalınlığındaki fiber-optik kabloya 20-30 milyon telefon konuşması veya sayısal bilgi yüklenebilecektir. Fiber-optik; ses, görüntü ve bilgiyi aynı anda ve yüksek hızda taşıyabilmektedir. Bu sebeple görüntülü telefonların olduğu kadar bilgisayarlar arası bilgi alışverişinin yaygınlaşmasını sağlayacak dev sıçrama fiber-optik kablolarla tamamlanacaktır. Başka bir deyimle bilgi toplumunun altyapı donanımı; araştırma ve bilim merkezleri ile kullanıcıları birbirine bağlayan, fiber-optik kablolu iletişim ağlarının oluşturulmasıyla sağlanacaktır. Bu gerçeği görüp değerlendiren ABD yönetimi, çağın en büyük altyapısı olarak adlandırılan ve ülkenin her tarafını fiber-optik kablolarla bağlayacak iletişim altyapısını - Bilgi Otoyolu projesini - başlatmıştır.
Mikro elektronik ve iletişimdeki hızlı gelişmelerden en yoğun yararlanan alanlardan biri de uydu teknolojisi olmuştur. Uydular, dünya yüzeyindeki ve atmosferdeki her türlü fiziksel, kimyasal, biyolojik, meteorolojik vb. olayların incelenmesinde; ses ve görüntü iletişimi ile uzaya ait bilgilerin toplanmasında büyük aşamalar kaydetmişlerdir. Körfez savaşı sırasında CNN'in bir haber ajansı olarak, uydu teknolojisindeki son gelişmelerden yararlanma özelliği ile diğer ajansları devre dışı bırakması dikkat çekici olmuştur.
TV, radyo, görüntülü telefon, telsiz telefon gibi süper iletişim cihazlarındaki gelişmeler sayesinde, yöneticiler istedikleri mekandan elemanlarıyla ya da müşterileriyle ilişkiye geçebildikleri gibi evde oturup tele-çalışan olarak çalışma hayatını sürdürebilmektedirler.
MULTİ-MEDYA
Multi-medya, yazılı metin, çizgi grafikler, fotoğraf, film ve ses gibi bilgilerin bir araya getirilerek numaralanması ve hacminin küçültülerek kullanıma sunulması işlemidir. Önceleri ayrı medyalar olarak alıştığımız bütün bu bilgi öğeleri artık bir arada kullanılabilmektedir. Sayısal olarak kaydedilmiş bir filmi bilgisayar aracılığı ile düzenleyerek baş rolde oynayan kişinin yerine başka birini koymak mümkündür. Bu yüzden 1993 yılında gösterime giren "Jurassic Park" filminin başrol oyuncusunun bilgisayar olduğunu söylemek haksızlık sayılmaz.
Multi-medya sonucu hizmete giren elektronik yayıncılıkla metin, ses, görüntü gibi unsurların bir araya geldiği, okurla okunan metin arasında etkileşimli (interactive) alışverişin mümkün olduğu yeni elektro-kitaplar, eğitim sistemini, okuma alışkanlıklarını, eğlenceyi ve yazı kültürünü tamamen değiştireceklerdir. Kağıda basılı kitap çağının tamamen kapanacağı beklenmektedir. Daha şimdiden Amerika Birleşik Devletlerinde Random House yayınevi ile Apple Bilgisayar Şirketi anlaşarak "Yaşayan Kitaplar" adı altında bir dizi ile Faulkner veya Dickens gibi ünlü yazarların romanlarını CD lerde yayınlamaya başlamışlardır.

BİLGİ TOPLUMUNUN TASVİRİ
Bilgi toplumunun nasıl olacağı üzerinde farklı iki varsayım vardır. Birincisi, Bilgi toplumu şu andaki sanayi toplumundan tamamen farklı yeni bir toplum şekli olacaktır. İkinci varsayım ise sanayi toplumu modelinin geliştirilerek gelecekteki toplum yapısı için model olarak kullanılabileceği düşüncesidir. Bilgi toplumunun tam bir tanımı yapılamamakla birlikte, gelecekle ilgili tahminler yaparak sanayi toplumu ile bilgi toplumu arasında mukayese yapan uzmanların görüşleri dikkate alınarak bilgi toplumu hakkında genel manada bir fikir verilebilmektedir. Bu uzmanlardan biri olan Masuda'nın analizlerinde genellikle, bilgi toplumunun müşterek üretim ve paylaşım şeklindeki toplum yapısı ve globalleşme eğilimi yalnızca sosyallik ilkeleri içinde açıklanmıştır. Bu durum Japon toplum yapısının etkisiyle yapılmış bir açıklama olma özelliği göstermektedir. Batı görüşünü yansıtan uzmanlardan biri olan Crawford tarafından yapılan analizlerde ise, ferdin kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesine yönelik gelişmelerin, globalleşmenin ve kadınlara özgü değerlerin öne çıkacağı vurgulanmaktadır.
Farklı yaklaşımlardan bakılarak halen yaşamakta olduğumuz sanayi toplumu ile bilgi toplumu arasında karşılaştırma yapıldığında aşağıdaki farklılıklar görülecektir:
Sanayi toplumundaki gelişmenin özünü buhar makinası temsil ederken, bilgi toplumunda bilgisayar teknolojisi temsil edecektir.
Sanayi toplumunda fiziksel emeğin yoğun olarak kullanılması ile maddi üretim ön planda iken, bilgi toplumunda zihinsel emeğin yoğun olarak kullanılması ile bilgi üretme gücü önemli olacaktır.
Sanayi toplumunda üretim merkezlerini modern fabrikalar temsil ederken, bilgi toplumunda esas üretim merkezleri bilgisayar merkezleri olacaktır.
Sanayi toplumunda pazarlar yeni yerlerin keşifi ve koloniler edinilmesi ile genişlerken, bilgi toplumunda yenilikçi bilgi, potansiyel bilgi pazarı olacaktır.
Sanayi toplumunda öncü endüstriler makina, kimya ve inşaat olmasına karşılık, bilgi toplumunda bilgi tabanlı endüstriler esas endüstriler olacaktır.
Sanayi toplumunda işbölümü, üretim ve tüketim birbirinden ayrılarak ferdiyetçilik önplana çıkmışken, bilgi toplumunda bilginin birlikte üretimi ve kullanımda paylaşım (sinerjik ekonomi) sağlanacaktır.
Sanayi toplumunda en önemli sosyo-ekonomik aktiviteler özel, kamu veya özerk devlet kuruluşlarında yürütülürken, bilgi toplumunda gönüllü kuruluşlar en önemli faaliyet yerleri olacaktır.
Sanayi Toplumunda sosyo-ekonomik sistem özel mülkiyet, serbest rekabet ve karlılıkla karakterize edilmişken bilgi toplumunda birlikte üretim ve toplumun menfaatini gözetmek önemli olacaktır.
Sanayi toplumunda politik sistem parlamenter demokrasi iken, bilgi toplumunda küçük toplulukların da görüşünün alındığı katılımcı demokrasi politik sistem olacaktır.
Sanayi toplumunda sosyal değişimlerde etkili olan toplumsal güç işçi kuruluşları olmuşken, bilgi toplumunda sosyal değişikliklerin arkasındaki güç vatandaşlık hareketleri olacaktır.
Sanayi toplumunda işsizlik, savaşlar ve diktatörlük gibi üç ana sosyal problem varken, bilgi toplumunda kontrollü toplum olma krizi, kişisel mahremiyetin zedelenmesi, kişisel ve toplu terör hareketlerinin artması ve hızlı sosyal değişikliklere karşı çaresiz kalan insanların içine düşeceği gelecek şoku temel sosyal problemler olacaktır.
Sanayi toplumunun en ileri aşamasının yüksek tüketim toplumu (Ev eşyası ve otomobil tüketimindeki yaygınlaşma) olmasına karşılık, bilgi toplumunun en ileri aşaması -yüksek bilgi üretim toplumu- olacaktır. Bilgisayarlar toplumdaki herkesin bilgi üretmeye katkı sağlamasına yardımcı olacaktır.
Sanayi toplumunda fiziksel değerlerle fiziksel tatmin sağlanırken, bilgi toplumunda amaçların gerçekleştirilmesi ile başarı ihtiyaçlarının tatmini sağlanacak ve manevi değerlere yöneliş artacaktır.
Sanayi toplumunun özü bireyin özgürleşmesi, ferdiyetçilik, insan hakları olmuşken, bilgi toplumunda öz disiplin, toplumsal paylaşım, globalleşme esas olacaktır.
Bu değerlendirmelere göre, eğer bilgi kişisel ve toplumsal hayatımızın her alanında belirleyici bir etkiye sahip olabiliyorsa bilgi toplumu kimliği oluşabilmektedir. Bilgi teknolojilerinin işyerlerinde, evlerde, fabrikalarda ve devlet dairelerinde yaygın olarak kullanılması, bilginin hayat standardını ve refahı artıran bir değer olduğu bilincinin topluma yerleşmesi ve insanların bilgilendikçe birbirine karşı daha hoşgörülü olması ile bilgi toplumu olunacaktır.

BİLGİ TOPLUMU'NU SANAYİ TOPLUMU’NDAN AYIRAN TEMEL ÖZELLİKLER
Yukarıda yapılan değerlendirmelerden de görülebileceği gibi birbirine zıt gibi görünen önemli bir değişim, bir yandan globalleşme, diğer yandan politik yerelleşme olgusunun birlikte gündeme gelmesinde görülmektedir. Bu gelişmelerin zıt durumlar gibi olmasından çok, farklı unsurların daha eşit ve üst seviyedeki bir birliktelikle bütünleşmesi olarak açıklanabilir. Bilgi Toplumunun Sanayi Toplumu’ndan farklılık arzeden temel özellikleri aşağıda sıralanmıştır.

BİLGİNİN ÖNEM KAZANMASI
Gelecekteki dünyayı karakterize edebilecek bir şey varsa; o da hayal edilebileceğin ötesinde muazzam bilgi akışı ve bunun getirdiği değişikliklerdir. Sanayi toplumunda ön planda olan "maddi" ürünlerin üretimi yerine, bilgi toplumunda, bilişim teknolojisi sayesinde bilgi üretimi önem kazanacaktır. Böylece bilgi toplumunun sürükleyici gücü ve en başta gelen kaynağı bilişim teknolojisinin ürünü olan bilgidir.
Geleceğin bilgi toplumu yepyeni bir çerçevede inşa edilecektir. Bu çerçeve bilgisayar-iletişim teknolojisi tarafından çizilmektedir. Bilgi toplumunda, bilgisayarlar, bilginin kitle halinde üretilmesini, işlenmesini, dağıtılmasını, saklanmasını ve tüketilmesini mümkün kılan bir bilgi devrimine yol açmaktadırlar. Kısacası, bilgi toplumunun bilişim bilgisi - bilgi teknolojileri içinde geleceğe yönelik işlenmiş bilgi - vazgeçilmez bir kaynak olacaktır.
Bilgi toplumunun iletişim altyapısı, belli merkezlere bağlı nokta-ağ-sistemi ve ağ sistemlerinden oluşacaktır. Fabrikaların yerini, bilişim teknolojisine dayalı, iletişim ağ sistemleri oluşturacaktır. Kısaca bilgi her türlü işin asıl kaynağı olacaktır.

GLOBALLEŞME
Sanayi toplumunda pazarların genişlemesi ve uluslararası ilişkilerin artması yeni problemleri beraberinde getirdi. Devletler ortak problemlerine ortak çözümler bulabilmek için birlikte hareket etmeleri gerektiği düşüncesi ile ortak kurumlar oluşturdular. Uluslararası Posta Birliği, Uluslararası Lahey Yüksek Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler ve Gümrük Tarife ve Ticaret Genel Antlaşması (GATT) uluslararası kurum ve kuruluşlardan bazılarıdır. Bu kurumlar globalleşmenin hızlanmasına sebep oluşturmuşlardır.
İletişim sistemlerinin ülke sınırlarını küçültmesi, bölgesel gruplaşmalara dayalı bütünleşme eğilimlerini beraberinde getirmiştir. Bilgi toplumu bölgesel gelişmeler ve birleşmelerle karakterize edilecektir. Avrupa Birliği (AB), Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA), Karadeniz Ekonomik İş Birliği (KEİB), Türkiye, İran ve Pakistan arasında kurulan Ekonomik işbirliği (ECO) gibi şimdiye kadar kurulmuş bölgesel gruplaşmaların yanında gelecek yıllarda kurulması düşünülen Doğu Asya Ülkeleri Birliği, Güney Doğu Asya Birliği, Avrasya Türk Birliği gibi yeni bölgesel bütünleşmelerin adımları atılmıştır. Globalleşme hareketinde, girdilerin temini ve çıktıların pazarlanması için gündeme gelen piyasalar artık dünya çapında düşünülmektedir. Bilgi çağında dünya ekonomisi global ekonomi olacak ve uluslararası rekabet etkili olacaktır. Bilgi toplumunda dünya standartları belirleyici rol oynayacaktır.

BİLGİ SEKTÖRÜNÜN DOĞUŞU
Bilgi toplumunda, bilişim bağlantılı sanayiler sonucu bilgi sektörü toplumsal yapıda önemli bir yer almaktadır. Bilgi toplumu olan ülkelerde bilgi giderek hammaddenin, emeğin ve diğer kaynakların yerini almaktadır. Bu sebeple bilgi toplumunun başta gelen sosyal grupları "bilgi işçileri" olacaktır. Bilgi sektörünün altyapısının devlet sektörü tarafından kurulmasıyla bilgiye dayalı insani sermaye ön plana çıkacaktır. Sanayi toplumunda tarım, sanayi ve hizmet sektörleri gündemde iken, bilgi toplumunda buna bir de bilgi sektörü eklenecektir. ABD gibi gelişmiş ülkelerde toplam iş gücünün yüzde 50 den fazlasının artık bilgi sektörüyle ilgili iş dallarında çalıştığı bilinmektedir.
Bilgi sektöründe çalışanların analizinin yapılmasında nüfus sayımında elde edilen istatistiklerden yararlanılmaktadır. Uluslararası Çalışma Teşkilatı (International Labour Organization - ILO) her yıl iş gücü istatistik yıllığı çıkarmaktadır. Bu yıllıklarda ülkeler itibariyle ekonomik olarak aktif olan nüfusun mesleklere göre dağılımı da bulunmaktadır. Meslekler Uluslararası Standart Meslek Sınıflaması'na göre (International Standart Classification of Occupation - ISCO) 9 ana grupda toplanmıştır.
Bilgi sektöründeki istihdamla ilgili çalışmalarda OECD tarafından hazırlanan bilgi tabanlı mesleklerden yararlanılarak ISCO iş gücü sınıflamasının 1., 2. ve 3. gruba dahil olanlar bilgi iş gücünde çalışanlar olarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeye göre çalışanların sektörlere göre sınıflaması aşağıda verilmiştir:
TARIM SEKTÖRÜ:
ı. Çiftçilik, hayvancılık, ormancılık, avcılık vb. alanlarda çalışanlar.
SANAYİ SEKTÖRÜ:
ı. Endüstri ürünleri üretiminde çalışanlar.
ıı. Madencilik alanında çalışanlar.
HİZMET SEKTÖRÜ:
ı. Taşıma ve haberleşme alanında çalışanlar.
ıı. Pazarlama ve satış konusunda çalışanlar.
ııı. Hizmet, spor, eğlence, savunma ve benzeri konularda çalışanlar.
BİLGİ SEKTÖRÜ:
ı. Teknik ve uzmanlık gerektiren işlerde çalışanlar.
ıı. İdare, yürütme ve yönetimde çalışanlar.
ııı. Sekreterya hizmetlerinde çalışanlar.
Bu sınıflamanın dezavantajlarından biri bilgi sektörüne ait olması gereken basın yayın ve haberleşme alanında çalışanların hizmet sektörü içine alınmış olmasıdır. Yukarıda yapılan sınıflamaya göre bazı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çalışanların sektörlere göre dağılımı Tablo 1’de verilmiştir.(Tablo en kısa zamanda eklenecektir.Ünal)
ÇEVREYİ KORUMA ŞUURUNUN GELİŞMESİ
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçerken kirlilik, çevrenin tahribatı ve doğal kaynakların tükenmesi gibi problemler ortadan kalkarak; kirlilikten arınma, doğa ile uyum ve kaynak tasarrufu anlayışı devreye girmektedir. Böylece bilgi toplumunda çevre meselesi önemli ölçüde çözümlenmiş olacak ve tabiatın kendini yenileyebilme şansı olacaktır. Çünkü bilgi bazlı üretimde tabiatın kıt kaynaklarını tüketilmesi yerine, kaynakların suni malzemelerle ikamesi sağlanacaktır.
İnsanlığın geleceğini tehdit eden çevre kirlenmesine karşı gerekli önlemlerin alınması için şimdiden gönüllü kuruluşlar mücadele etmektedirler. İnsanlar tabiatla içiçe yaşamayı prensip haline getireceklerdir.

GÖNÜLLÜ KURULUŞLARIN ETKİNLEŞMESİ
Bilgi toplumunda gönüllü kuruluşlar ön plana çıkacaktır. Bu kuruluşlar birbirine bağımlı, ama kavramları, görüşleri, değerleri açısından farklı şeylerdir. Masuda'ya göre gönüllü toplulukların ortaya çıktığı bilgi toplumunda yerel topluluklar ve bilişimle ilgili topluluklar önemli bir yere sahip olacaklardır.
Gönüllü kuruluşlar daha bugünden toplumun ayrılmaz birer parçasıdırlar. Bu kuruluşlar halen Amerika'nın en büyük işvereni durumundadırlar. Her yetişkin iki Amerikalı'dan biri, yaklaşık 90 milyon insan haftanın en az üç saatinde "ücretsiz memur" olarak, yani gönüllü olarak bu kuruluşlarda çalışmaktadırlar. Ne özel sektöre ne de devlete ait olan, "insanı değiştirmeye yönelik" kâr amaçsız bu kuruluşlar, üçüncü sektör olarak bilgi toplumunda yerlerini alacaklardır. İnsanlar, kabiliyetlerini göstermek, kendilerini ispat etmek ve başarı duygularını tatmin etmek için gönüllü kuruluşlarda hizmet yarışına gireceklerdir.
Kişinin Merkezi Konuma Gelmesi
Girmekte olduğumuz bilgi toplumunda, merkez olan kişidir. Bilgi, para gibi kişinin dışında bir şey değildir. Bu yüzden herhangi bir kitabın, bir veri bankasının veya bir yazılım programının içinde bulunan ve orada kalan değerler bilgi değildir. Oradakiler yalnızca enformasyondur. Bilgi her zaman insanın içindedir, bir insan tarafından öğrenilir, öğretilir ve doğru ya da yanlış kullanılır. Böyle olunca, en önemli kaynağın bilgi olduğu bilgi toplumunda kişi merkezi konuma yerleşecektir.

BİLGİ TOPLUMUNDA EĞİTİMLİ İNSAN TOPLUMUN SİMGESİ VE LİDERİ OLACAKTIR.
Eğitimli insanların hepsi değilse bile çoğu, bilgilerini bir kuruluşun üyesi olarak kullanacaklardır. Böyle olunca, eğitimli insan aynı anda hem kelimelere ve fikirlere odaklanan bir "aydın" olarak, hem de insanlara ve işine odaklanan bir "yönetici" olarak çalışmak zorunda kalacaktır.
Aydının dünyası, yöneticinin dünyasıyla dengelenmedikçe, herkesin kendi kafasına göre iş gördüğü, ama hiç kimsenin bir şey yapamadığı bir dünya olup çıkacaktır. Yöneticinin dünyası da aydının dünyasıyla dengelenmedikçe, bürokrasi haline dönüşecektir. Oysa her ikisi birbirini dengelediği zaman, ortaya yaratıcılık, düzen, başarı ve tatmin çıkacaktır.

BİLGİSAYARLAŞMA
Bilgi toplumu henüz tam anlamıyla şekillenmemiş olmasına rağmen, onun en önemli özelliklerinden biri bilgisayarların yoğun olarak kullanılacak olmasıdır. Yeni toplumun şekli bilgisayar ve iletişim teknolojisi tarafından çizilecektir.
Sanayi toplumunda fabrikalar, her türden malın üretildiği birer merkez olmanın da ötesinde toplumsal birer sembol olmuşlardır. Şimdi bu sembol yerini her türlü bilgiyi üreten, işleyen, saklayan ve dağıtan bilgisayar merkezlerine bırakmaktadır. Artık ilerlemenin, modernleşmenin sembolü fabrikalar değil bilgisayar merkezleri olacaktır.
Daha önceleri sırasıyla bilimsel araştırmalarda, yönetimde ve toplumsal faaliyetlerde bilgisayarlar kullanılmıştır. Bilgisayarlaşmanın son aşaması bilgisayarların kişisel hayatın vazgeçilmez parçası olmasıdır. Son aşamaya gelindiği zaman bilgi toplumu gerçekleşmiş olacaktır.
Kullanım alanı gittikçe artan bilgisayarlar nükleer gücün kullanılması, roketlerin fırlatılması ve tıpta önemli teşhislerin konulması gibi hayati derecede önemli karar verme işlemlerinde etkili olacaklardır. Alınacak yanlış kararlara bağlı olarak insan hayatını tehlikeye atabilecek önemli kararlarla ilgili bilgisayar suçları gündeme gelecektir. Bu husus gözardı edilmemesi gereken bir gerçektir.

ÖRGÜTLÜ TOPLUMUN GÜÇLENMESİ
Bilgi toplumunda, ortak özellikler, değerler ve amaçlar ile ortak mekan ve çıkarlara sahip kişilerin oluşturduğu sosyal gruplar teşkilatlanmış gruplar olarak sivil hayatta ağırlıklarını ve etkinliklerini göstereceklerdir. Bu gruplar çıkar çatışmasından çok, çıkar uzlaşması ile şu andaki ve gelecekteki ortak amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik dayanışmacı gruplar olacaktır.
Toplum artık örgütlü bir toplum olacaktır. Böylece sanayi toplumundaki temsili demokrasi yerini katılımcı demokrasiye bırakacaktır. Bu katılımın sadece vatandaş katılımı ile oluşan gönüllü kuruluşlar düzeyinde değil, çok farklı boyutlarda olacağı dikkate alınmalıdır.

BİLGİ TOPLUMUNDA GENEL YAPI

BİLGİ SEKTÖRÜNÜN DİĞER SEKTÖRLERLE İLİŞKİSİ
Tarım toplumunda tarımsal üretim, sanayi toplumunda sanayi malları üretimi önemli olmuştur. Son dönem sanayi toplumunda hizmetler sektörü egemen sektör olurken, bilgi toplumunda, bilgi sektörü önceliği alacaktır.
Tablo 1’de görüleceği gibi tarım toplumundan bilgi toplumuna doğru uzanan bir gelişme içinde ekonominin sektörel yapısında köklü değişiklikler olmaktadır. Örneğin ABD'de 1910'de çalışanların yüzde 31.1’i tarım sektöründe çalışırken 1990'da bu oran yüzde 2.4 olmuştur. Çalışan nüfus önce tarım sektöründen imalat sanayi sektörüne, daha sonra sanayi sektöründen hizmetler sektörüne doğru kaymıştır. Ekonomik anlamda bilgi sektöründe çalışanların oranının ulaşabileceği tepe nokta %50 civarında olacaktır. Bilgi sektöründe çalışanların verimliliği sanayi sektöründe çalışanlarınkinden daha hızlı büyüyeceği için bilgi sektöründe çalışanların oranı tepe noktasına ulaştıktan sonra düşecektir. 1990'lı yıllarda gelişmiş ülkelerde tepe noktasına ulaşan bilgi sektörü çalışanlarının oranı bu yüzyılın sonuna doğru %46'nın altına düşmüş olacaktır.
Bilgi toplumunda bu hareketliliğe devam edilerek hizmet ve sanayi sektöründen bilgi sektörüne kaymalar olacaktır. Bilgi toplumunun ilk döneminde sanayi sektörü bir ağırlığa sahip iken ileri dönemlerde sanayi sektörünün üretimdeki payı yüzde 10; hatta yüzde 5'in altına düşmesi beklenmektedir. İş gücünün hizmet ve bilgi sektörüne kayması ile yeni meslekler gündeme gelecektir.

SOSYAL YAPI
Bilgi toplumu, şehirleşme deseninin oluşumunda, sanayi toplumundan farklı bir yapılaşma gösterecektir. Ulaşım ağındaki hızlı ve güvenli yenilikler, sağlıklı çevreye yönelme gibi eğilimler yerleşim yerlerinin, şehirlerin dışına doğru kaymasına yol açacaktır. Bilgi ve iletişim ağının şehirlerin dışına veya küçük yerleşim birimlerine de götürülebilir olması şehirlerden çevreye doğru yönelen yayılma ve genişlemeye etki edecektir. Böylece gerek kuruluş da gerekse yerleşimde büyük şehirler yerine daha optimal büyüklükteki şehirler tercih edilecektir. Bilgi toplumunda araştırma merkezleri ve üniversitelerin yoğunlaştığı yerleşim yerlerinin başka bir ifadeyle bilgi kentlerinin daha geniş istihdam yaratması sebebiyle göçlerin bu türdeki şehirlere yönelmesi söz konusu olacaktır.
Bilgi toplumunda maddi ürünlerin elde edilmesi, üretilmesi önemli olmaktan çıkacak, bilgi üretimi insanların kendini kanıtlama, yeteneğini geliştirme ve amaçlarını başarma aracı olacaktır. Bilgi toplumu, mülkiyet ve refah anlayışlarında da değişiklik getirecektir. Bilginin tekel olarak tutulması söz konusu olmadığı için, bilgi toplumu gelir, refah ve servet dağılımı açısından daha adil bir yapıya sahip olacaktır.
Bilgi toplumunda insanlar para kazanmaya yönelik rekabet yarışı içinde olmayacaklarından, duygusal tatmin bulduğu sıcak bir çevreye ihtiyaç duyacaklardır. Bu sebeple bireyin duygusal tatmininin sağlandığı bir aile yapısı veya ortak özellikler, değerler ve amaçlara sahip kişilerin oluşturduğu sosyal gruplar daha da güçleneceklerdir. Çalışanların çoğunluğu, sağlık, eğitim ve araştırma hizmetleri ile boş zaman değerlendirmesi, eğlence ve dinlenmeye yönelik hizmet üretilen alanlarda yeni istihdam imkanları elde edeceklerdir.
Bilgi toplumunda kişisel amaçların önem kazanması sebebiyle belli amaçlar için bir araya gelmiş sosyal gruplar, politikada doğrudan veya dolaylı belirleyici olacaklardır. Sanayi toplumundaki parlamenter-temsili-demokrasi sistemi, yerel birim ve kuruluşların katılımıyla katılımcı demokrasiye dönüşecektir. Klasik parti yapısı ve merkezi parlamentonun teşkili ve işleyişi; kitle kuruluş ve birlik temsilcilerinin katılımı ile değişime uğrayacaktır.
Halen devlet, dünyanın her yerinde hizmet işçilerinin en büyük istihdamcısıdır. Buna karşılık en düşük verim devlet memurluğundadır. Bilgi toplumunda devlet kuruluşlarında çalışanların sayısı azalacak, merkezi bürokrasi yükünün önemli bir kısmı yerel birimlere ve kuruluşlara aktarılırken, diğer önemli bir kısmı da bilgi sistemi ve bilgi bankalarından, doğrudan ulaşılabilir duruma getirilecektir. Bu durum merkezi bürokrasiyi küçültecektir. Bilgi toplumunda yaşanacak yerelleşme ve yönetime katılımın yanında “Devlet Bilgi Sistemi”nden alınabilecek kamu hizmetlerinin artması, bugünkü bakanlıkların politik ve ekonomik gücünü azaltacaktır.
Ortak amaçlı yerel kuruluşlar, dünya çapında benzer kuruluşlarla işbirliği içinde olacaklardır. Bu durum uluslararası kuruluşların sayı ve etkinliklerinin artmasına sebep olacaktır. Böylece dünyadaki politik güç dengelerinde de değişim yaşanacaktır.
Sanayi toplumunda özgürlük, eşitlik, güvenlik ve refah mücadeleleri sebebiyle, toplumun kültürü bir anlamda tepki kültürü olmuştur. Bilgi toplumunda ise; uzlaşma, hoşgörü, çoğunluk ve katılımın daha kolay elde edilebilir olduğu bir kültürel yapı oluşacaktır. İnsanlar arasındaki zıtlaşmaların çoğu, bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bilgi toplumunda insanların daha bilgili ve katılımcı olması, kültürde çeşitlenme ve hoşgörüyü yaygınlaştıracaktır.
Tarih boyunca insanlar kıt bilgilere sahip oldukları zamanlarda dahi, kendi bildiklerinin ötesinde başka bilgilerin, nesnelerin ve bunları yoktan var eden bir yaratıcı gücün olduğuna inanmışlardır. Günümüzde yeni teknolojilerdeki gelişmelere paralel olarak, kendisi ve çevresindeki olaylar hakkında oldukça fazla bilgi sahibi olan insan bilgilendikçe ne kadar az şey bildiğinin farkına varıp, evrendeki karmaşık fakat düzenli yapıyı idare eden bir gücün olduğuna daha fazla inanmakta ve bu güce sığınarak huzur bulmak için daha fazla dine sarılmaktadırlar. Günümüzde dinin yükselen bir değer olmasının ana sebeplerinden biri de budur.
Maddi değerlerden bilgiye, manevi ve insani değerlere olacak yoğun yönelim, bilgi toplumunda bilinen değer ve davranış kalıplarını yeniden şekillendirecektir. Kültürel, dini ve ahlaki değerlere yeni boyutların gelmesi söz konusu olacaktır. Bilim ve teknoloji, hayatın anlamını açıklayamadığından hayatın anlamı ancak edebiyat, sanat ve din aracılığıyla kavranabilecektir. Dini inançlar yeniden canlanarak bilgi toplumu insanının moral ihtiyaçlarını karşılanmasında ve sorunlarının çözülmesinde yardımcı olacaktır.

EKONOMİK YAPI
Bilgi toplumu yeni meslek yapıları, yeni üretim ilişkileri ve yeni sosyal yapıları ile yoğun olarak bilginin üretildiği bir ekonomik sistem olarak ortaya çıkacaktır. Bilgi çağı "bilgiye dayalı sanayi, ihtisas yoğun, bilgi yoğun" üretim biçimlerinin üstünlüğü dönemi olacaktır. Bilgi toplumunda bireyleri ve girişimcileri bilgi üretmeye yönelten temel motivasyon, kendini gerçekleştirmeye yönelik başarı olacaktır. Söz konusu başarı yarışı, başarı rekabeti şeklinde olacak ve yalnız yerel seviyede değil global seviyede gerçekleşecektir.
Bilgi toplumunda maddi malların üretimi yerine bilgiye dayalı üretimin ön plana çıkacağı, insani sermayenin esas kaynak olacağı, birlikte üretim (sinerjik ekonomi) ve kullanımda paylaşımın olacağı, toplumsal yararı gözetmenin önemli olacağı gibi temel özellikler ekonomik yapıyı oluşturacaktır. Bilgi toplumu insanının, gelecekteki amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik çabaları bilişim teknolojisinin imkanları ile sürekli bilgi üretirken, sistemin temel özelliği yenilikler olacaktır. Ekonomik sistem ismini bu özellikten alarak "Yenilikçi Piyasa Ekonomisi" olacaktır. İnsanların amaçlarını ve kişiliklerini gerçekleştirmelerinde, yeniliklerin kaynağı olan rekabet varlığını koruyacaktır.
Bilişim bilgisinin tarım alanında kullanılmasıyla, bilgi toplumunda tarımsal üretimde büyük artışlar olacaktır. Getirilecek yeniliklerle ve genetik müdahalelerle her türlü iklim şartlarına uyum sağlayan bitki ve besin maddelerinin üretimi sağlanırken, beslenme ve açlık meselesine de kalıcı bir çözüm bulunabilecektir. Bilgi sektörünün getirdiği yeniliklerle üretilen "yapay" yeni materyaller, kıtlaşan doğal kaynakları ikame ederek, sanayi toplumunun dünyadaki tahribatını önleyecek, dengeli bir çevrenin oluşmasına sebep olacaktır. Sanayi sektörünün ürettiği ürünlerde yapay maddelerin payı artması sebebiyle sanayi ürünleri daha hafif, daha ucuz ve daha dayanıklı olarak üretilecektir.
Hizmet sektörü içinde yer alan sağlık ve eğitim gibi alanlarda köklü değişimler yapacak olan bilişim teknolojileri, insanın sağlık ve niteliğinin geliştirmesine; öğrenme ve diğer yeteneklerinin geliştirilmesine önemli katkılar yapacaktır. Üretimde iş gücünün bilgi ile ikamesi akıllı robotların üretilmesiyle hızlanacaktır. İnsanların bu yüzden daha çok boş zamanları olacaktır. Tüketimde boş zaman değerlendirmesi ve eğlence harcamalarının ön plana çıkması söz konusu olacaktır.
Sanayi toplumunda tarımın önemi azalmasına rağmen tarıma dayalı sanayinin geliştiği gibi; bilgi toplumunda da, bilgi sektörünün sanayi bazı ve sanayilerin de bilişim girdisi önemli olmaya devam edecektir. Yani sanayi sektörü, bilgi toplumunda önemli bir sektör olarak devam edecektir. Tüm gelişmelere bilgi sektörü ve bilişim altyapısı lokomotif görevi yapacaktır.

YENİLİKCİ GİRİŞİMCİLİK
BİLGİ TOPLUMUNDA MADDİ ÜRETİM VE SERMAYE DEĞİL, BİLGİ ÜRETİMİ ESAS OLACAKTIR.
Bilginin kaynağı ise bilimsel düşünce, bilişim teknolojisi, bilişim altyapısı ve bilgi sektörüne bağlı olarak gerçekleşecektir. Böylece sanayi toplumunun "yatırım humması" yerini bilgi toplumunda yenilik üretmeye yönelik "yenilik humması"na bırakacaktır. Bu gelişmelere bağlı olarak büyümeyi ve kalkınmayı sağlayan esas faktör eğitimli insan birikimi ve yenilikler yoluyla üretilen bilgi olacaktır.
Bilgi toplumunun yatırımları, bilişim altyapısını oluşturmaya yönelik daha çok kamu ağırlıklı yatırımlarla, bilgi sektöründe karlılığa yönelik özel yatırımlardan oluşacaktır. Yatırımların ağırlığı fiziki sermaye yatırımlarından beşeri sermaye yatırımlarına kayacaktır. Bilgi toplumundaki özel yatırımlar, bilgi teknolojisine dayalı olarak gelişen yeni ürünlerin ve malzemelerin, ihtiyaç duyulduğu alanlarda önem kazanacaktır. Bilgi toplumunun sürükleyici gücü olan yenilikler, üniversite ve araştırma merkezlerinde gerçekleştirileceğinden eğitim yatırımları sürekli artacaktır. Bunun doğal sonucu olarak bilgi toplumunda eğitim seviyesi çok yüksek olacaktır. Bilgi toplumu olma yolundaki gelişmiş ülkelerde 1991 verilerine göre 22-24 yaş grubundaki gençlerin ABD'de yüzde 76'sı, Almanya'da yüzde 36'sı, Japonya'da yüzde 31'inin yüksek öğrenime devam ettiği bilinmektedir. Aynı yılın verilerine göre Türkiye'de bu oran yüzde 15’dir (Bakınız, World Development Indicators).
Bilgi toplumuna geçiş aşamasında olunan bugünlerde, kişisel ve bilgiye dayalı girişimcilik hızla gelişmektedir. Girişimcilik kişilerin farklı bir özelliğini yansıtır. Ancak, bu özellik sadece kişisel bir hususiyet olmayıp öğrenme ile kazanılabilen bir özelliktir. Yenilikçilik girişimcilerin farklı hizmet ya da işler için yeni fırsatları elde etmek için kullandıkları bir alet gibidir. Bilgi toplumunda insanlar istedikleri bilgiye kolaylıkla ulaşabilecekleri için yenilikçi girişimcilik yaygınlaşacaktır. Yenilikçi girişimcilikte kullanılacak bilgi, iletişim ve bilgisayar teknolojilerinin yoğun bir şekilde kullanımı ile elde edilecek ve değerlendirilecektir.



TÜRKİYE'NİN GELİŞME SÜRECİ

TÜRKİYE'DE TEKNOLOJİK GELİŞME
Ülkemizin durumuna bakıldığında yarı sanayileşmiş bir toplum olduğumuz, sanayileşmeyi ithal teknoloji ile bugünkü aşamasına ulaştırdığımız ve bilgi teknolojilerini de ithal teknoloji olarak kullandığımız görülmektedir. Halbuki bugünkü sanayileşmiş ve bilgi toplumuna girmiş veya girmek üzere olan toplumlara bakıldığında, hepsinin teknoloji üretebilir bir konumda olduğu görülmektedir.
Gelişmiş, bilgi toplumu olma yolundaki devletlerde araştırma geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerine GSMH'dan ayrılan pay yüzde 2-3 oranında olduğu bilinmektedir. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planında ülkemizde Ar-Ge'ye ayrılan payın GSMH'nın yüzde 1’i olması, araştırmacı sayısının 10 binde 15 olması hedeflenmiştir. Bu hedeflerin gerçekleşme oranı Ar-Ge için 1991'de yüzde 0.54, 1992'de yüzde 0.5, araştırmacı sayısında ise 1991'de 10 binde 7, 1992'de 10 binde 7.5 olarak gerçekleşmiştir.
Dünya yeni bir çağa girmektedir. Bilgi ve ileri teknolojinin ağırlıklı olacağı gelecek çağda, kendi bilim ve teknolojisini üretemeyen ülkelerin lider ülke olmaları mümkün olamayacak ve lider ülke olma lafları bir iddiadan öteye geçemeyecektir. Türkiye önümüzdeki 15-20 yıl içinde bilimsel ve teknolojik gücünü, çağın gelişme hızına uyduramadığı takdirde ileri ülkelerle yarışmak şöyle dursun onların bugünkü seviyelerine dahi yaklaşma fırsatını kaçırmış olacaktır. Ülkemizde teknolojik gelişim ve değişim için düşünce kalıplarının değişmesi şarttır.

TÜRKİYE'DE KÜLTÜREL GELİŞME
Batı uygarlığı, rönesansdan sonra herşeyin akıl süzgecinden geçirildiği aydınlanma çağı ve pozitivizm düşüncesinden geçerek bilimsel düşünceyi keşfetmiştir. Bilimsel yaklaşımda; olmuş bir olayın, sebeplerinin açığa çıkarılması ve olayı meydana getiren "sebeb-sonuç" analizlerinin mantıksal tutarlılık içinde sunularak açıklaması yapılır. Batı uygarlığının ve sanayi toplumunun temelinde yatan bu özelliktir.
Günümüz Türk toplumunda ise temel dünya görüşü, olayların bilimsel açıklanmasına dayalı olmayıp olayların "Yorumlanmasına" dayalı bir düşünce kalıbına oturmaktadır. Türk insanı karşılaştığı olay ve olguyu kendi iç dünyasında hissederek, kendi düşünce ve değerlerinin bir parçası yaparak; onu hissedip, duyarak yorum getirir. Böyle bir değerlendirme objektif değil aksine değerlendiren kişinin değer yargılarına dayalı subjektif bir ifade olarak karşımıza çıkar.
Bu düşünce kalıpları içinde, aydın geçinen insanlar, sadece kendi inanç ve ideolojilerine taraftar kazanmaya çalışmaktadırlar. Çünkü, amaçları insanlara bilgi ve bilim aktarmak değil, kendi değerlerini satmaktır. Türk aydını entel olurken, entellektüel olamamış, tanzimattan beri ilerici-gerici, sağcı-solcu, laik-antilaik gibi duygusal ve yüzeysel kavgalarla bilim ve bilgi üretmeden vaktini hep boşa harcamıştır. Türk toplumundaki bu darboğaz, olay ve olgulara bilimsel bazlı düşünce ve dünya görüşü açısından çözüm aramaya çalışan bir eğitim sisteminin kurulmasıyla aşılacaktır.
Çağı yakalama konusunda Japonya'nın izlediği yol iyi bir örnektir. Japonya'da 1867 Meiji Resterasyonu ile batı uygarlığını yakalayabilmek için eğitim sisteminden, hukuka kadar her konuda değişimler yapılmış ve okuma yazma oranı batı ülkelerininkinin seviyesine çıkarılmıştır. Batıya giden Japon öğrenciler pozitif bilimsel düşünceye dayalı mühendislik öğrenimi görmüşlerdir. Modernleşme (Batılılaşma) tezini Japonlar Doğu kültürü çerçevesinde akılcı bir biçimde uyguladığı halde, ülkemizde batılılaşma politikası izlenirken pozitif bilimsel düşüncenin yerleştirilmesi yerine taklitçilik ve yabancılaşmaya yönelinmiştir. Bu durum yerli ve batı kültürlerinin sürekli çatışmasına sebep olurken toplumsal potansiyelimiz bu çatışmalarla boşa harcanmıştır. Aydınlarımızın büyük çoğunluğu, olaylara duygusal, tepkisel ve yorumcu yaklaşmaktan kurtulamamışlardır. Bu yanlış düşünce yöntemini değiştirmek, gelişmek için yeterlidir. Bu da ancak, insana bilimsel düşünceyi vermekle sağlanır.
Büyük tarihi miras, bin yıla yakın islami yapı içindeki oluşum ve üç kıtaya yayılan hakimiyet normlarına rağmen, bağımsızlıklarını dün kazanan pasifik kuşağı ülkelerinden bile geri kalışımız bizim için ağır bir bedel olmuştur. Artık gün geçirilmeden Türkiye'nin ileri ülkelerle olan gelişmişlik farkını kapatabilmek için, bilgi toplumuna geçiş programı geliştirilmeli ve hızla uygulamaya geçirilmelidir.

TÜRKİYE'NİN EKONOMİK SİSTEMİ
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 1923 de yapılan 1. İzmir İktisat Kongresinde alınan tavsiye kararına uyularak ülkemizde "Liberal Ekonomik Rejim" uygulanmaya başlanmıştır. Fakat, dış borç ödeme yükü, belirli bir süre için gümrük vergisi koymak yetkisinden yoksun olmamız, henüz o dönemlerde tasarruf ve özel teşebbüs gücünün hemen hemen hiç olmayışı ve 1929-1934 dünya buhranının olumsuz etkileriyle birleşince, bu rejimden tatmin edici bir sonuç alınamamıştır. Bu sebeple, 1933-1934 yıllarından itibaren sanayi sektöründe "Devletçilik" rejimi uygulanmasına başlanmıştır.
Çok partili sisteme geçilmesinden sonra 1950'li yıllardan itibaren liberal rejim uygulamaya konuldu. 1950-1960 döneminde uygulanan liberal rejimi tam anlamıyla liberal rejim ya da piyasa ekonomisi sistemi olarak kabul etmek mümkün değildir. Çünkü, liberal rejim unsurlarından sadece özel teşebbüsün teşviki uygulanmıştır. Özel sektörün faaliyet yapabileceği alanlarda kamu yatırımlarının sürdürülmesi, aşırı ölçüde sübvansiyonların ve idari fiyatların uygulanması ve dış ticarette mutlak korumacılığa gidilmesi piyasa ekonomisi prensiplerine ters düşmüştür.
1960'dan sonra, hazırlanan anayasada da yer aldığı gibi, ekonomik ve sosyal reformlar için planlamaya önem veren bir "Karma Ekonomi Sistemi" uygulamaya konulmuştur. 1980'de 24 ocak kararlarının alınmasıyla piyasa ekonomisi sistemine girilmesi yönünde çok ciddi ve köklü kararlar alınmıştır. Alınan bu kararlara, 1989'da Türk Lirasının "Konvertible" olması ve Aralık 1994'de özelleştirme kanununun çıkması, “Tüketiciyi Koruma Kanunu” ve “Rekabetin Korunması (Anti-Tekel) Kanunu”nun sırasıyla 8.Mart.1995 ve 13.Mart.1997’de yürürlüğe girmesi, 1997 Temmuz ayında Rekabet Kurulu’nun oluşturulması ve bunlara ilaveten Türkiye’nin Avrupa Birliği ile gümrük birliğine girmesiyle dış rekabetin daha çok hissedilmesi sonucunda piyasa ekonomisi uygulanması yolunda çok önemli adımlar atılmıştır.
Ülkemizde yatırımcı, yenilikci, atılımcı girişimcilik henüz tam olarak gelişmemiştir. Ülkemizi bilgi toplumuna taşımakta yenilikci, bilişimci girişimcilerin özel bir yerinin olacağı unutulmamalıdır.

TÜRKİYE'NİN POLİTİK SİSTEMİ
Türk toplumunda kişi (veya aile) egemenliği her zaman geçerli olmuştur. Eskiden padişah, bey, aşiret reisi olarak görülen kişi hakimiyeti günümüzde parti başkanlıklarında kendini göstererek politik hayatımızda etkinliğini sürdürmektedir.
Türkiye'de politik sistem 70 yıldır devam eden gelişme ve değişim hareketi içindedir. Ülkemizde uygulanan politik düzen ekonominin verimliliğini artıracak etkilere henüz tam sahip olamamıştır. Sürdürülen kalkınma ve sanayileşme gayretlerine rağmen, ülkemiz hala tarım toplumu olma özelliğini korumaktadır. Planlı dönemde sürdürülen politikalar sonucunda tarım sektöründe çalışanların oranı düşmüştür ama yeterli değildir. Tarım sektöründe çalışanları doğrudan hizmet ya da bilgi sektörüne aktarmak mümkün değildir. Bu yüzden tarım sektöründe çalışanları önce sanayi sektörüne, oradakileri de hizmet ve bilgi sektörüne aktarmak gerekir. Bunun için şehirleşme hareketi, kontrollü bir şekilde hızlandırılmalıdır. Modernleşmenin yolunun şehirleşmeden geçtiği gözardı edilmemelidir. Kırsal kesimde oturanların da şehirlerin faydalandığı imkanlardan faydalanabilmeleri için Tarım Kentleri kurulmalıdır.
Bilgi toplumuna girebilmek için, politik sistemde kişi egemenliğinden kurtulup, kurallara, ilkelere ve sistemlere uyan bir kurumlaşma politikasının takip edilmesi gereklidir. Türk toplum yapısı dayanışmacı bir kimliği yansıtması bakımından Batı'nın liberal ve ferdiyetçi toplum yapısından tamamen ayrılır. Bilgi toplumunun; toplumun menfaatlerini gözeten, ortak amaçları gerçekleştirmeye yönelik dayanışmacı bir toplumu temsil edecek olması Türk toplumunun dayanışmacı kimliğine benzemektedir. Bu bakımdan, Türk toplumu bilgi toplumu olma yarışında diğer toplumlara göre daha şanslıdır.

BİLGİ TOPLUMU’NA GEÇİŞ STRATEJİSİ
BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞ İÇİN STRATEJİK PLANLAMANIN ÖNEMİ
Değişim ve yenilikler bir yerde hayatın kendisidir. Ama başıboş kalmış yol gösterici olmayan, insanın karar vermesine ve savunmasına fırsat vermeyecek şekilde gelişen bir değişim hayatın düşmanıdır. İnsanoğlu ya değişimin kuklası, ya da kontrolü ele alarak onun efendisi olacaktır.
Hızlı bir değişimin yaşandığı günümüzde ister gelecekteki belirsizliklerin önlenmesi, isterse nüfus artışı, çevre kirlenmesi ya da savunma konusunda olsun düşüncesizce, plansızca kararlar alınması geleceğimizi tehlikeye atmak demektir. Planlamanın gelecek üzerinde birtakım değerler belirlediğini ileri süren plana karşı kişiler, plansızlığın daha kötü sonuçlar doğuracağını gözden kaçırmaktadırlar. Gelecekte olabilecekler üzerinde yaklaşık bir düşünceye sahip olmak hiç bir şey bilmemekten daha iyidir.
Değişimin hızlandığı bir dünyada gelecek yıl yarın gibi yakındır. Bu gerçek hükümetteki ve diğer idari merkezlerdeki karar verme sorumluluğunu yüklenmiş kişilerce dikkate alınmalıdır. Bu kişilerin zaman ufukları geniş olmalıdır. Daha uzak geleceğe ait planlamalar yapılması kişinin dogmatik, değişmez planlara bağlanması anlamına gelmez. Yönetimin ayrılmaz bir parçası olan planlama; esnek ve sürekli yenilenmeye açık olan bir stratejik planlama olmalıdır.

DİĞER ÜLKELERDE BİLGİ TOPLUMUNA HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
Gelişmiş ve gelişmekte olan ve geleceklerini tesadüflere bırakmayan ülkeler, Bilgi Toplumuna geçiş için planlı bir çalışmanın içerisindedirler. Bu ülkelerin hemen hemen hepsinde bilgi toplumuna hazırlık konusunda stratejileri belirleyen bir kurul ya da komisyon vardır. Bilgi teknolojilerinin geliştirilmesi ve bilgi toplumuna hazırlık konusunda ülkemize ilişkin hedeflerin belirlenmesinde, gelişmiş ve gelişmekte olan bazı ülkelerdeki bilgi toplumuna hazırlık konusunda uygulanan plan ve programlarının incelenmesi, sağlıklı bir yol izleyebilmemizde yardımcı olacaktır.

ABD
Ulusal Bilgi İletişim İdaresi (National Telecominications and Information Administration - NTIA), Ticaret Bakanlığına bağlı olan bu kuruluş bilgi ve iletişim konularında ABD başkanına danışmanlık yapar. Bilgi Altyapısı Görev Gücü (Information Infrastructure Task Force - IITF), Kamu kurumlarının üst düzey temsilcilerinden oluşur, özel sektörle birlikte çalışarak kapsamlı bilgi ve iletişim teknolojisi politikaları üretir.
AVRUPA BİRLİĞİ
Avrupa komisyonu ve Parlementosunun hazırlattığı politika oluşturma belgeleri doğrultudunda kurulan Information Society Project Office (ISPO), Information Society Forum ve Inter-Regional Information Society Initiative (IRIS) gibi kurullar Avrupa Birliğinin Bilgi Toplumuna geçişi için gerekli politikaları belirlemektedir.
FİNLANDİYA
Finlandiya’da Finans Bakanlığı ülkenin Bilgi Toplumuna geçiş politikalarının oluşturulmasında koordinasyonu sağlama görevini üstlenmiştir. Devlet Başkanı'nın başkanlık yaptığı Ulusal Bilgi Toplumu Konseyi Mayıs 1996 da kurulmuş olup, Finlandiya’nın en üst düzey koordinasyon kuruludur. Yürütme yetkisi yoktur ancak politikaları belirler projeleri başlatılmasını sağlar. Ayrıca Ağustos 1996 da Bilgi Toplumu Forumu krulmuştur. Forumun üyeleri bürokrat, akademisyen, özel sektör temsilcileri ve bilgi toplumu ile ilgili olarak medyada yer alan kişilerin temsil edildiği 51 kişiden oluşmaktadır.
FRANSA
Fransa’da bilgi ve iletişim hizmetleri konusunda politikalar belirleyen ilgili kuruluşlara ilaveten Interministerial Committee on the Information and Service Highways ismi ile Başbakan’ın başkanlığını yaptığı bir kurum kurulmuştur. Bu kurulun 25.Ağustos.1997 de açıklanan programı ile somut projeler uygulamaya geçirilmiştir.
İNGİLTERE
İngilter’de bilgi Toplumuna hazırlık konusunda sürdürülen faaliyetleri aşagıdaki kurumlar yönlendirmektedirler: Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından 1994 yılında Bilgi Toplumu Girişimi başlatılmıştır. Başbakanın talimatı ile Şubat 1996 da oluşturulan Bakanlar Grubu bilgi teknolojilerinden ulusal çıkarlara uygun olarak yararlanılması için bakanlıklarda çeşitli girişimler başlatmakla yükümlüdür. Kamu Hizmetleri Bürosunca İngiltere Bilgi Toplumu Projesini adı altında bir girişim başlatılmıştır.
PORTEKİZ
Portekiz’de Mart 1996 ayında Bilgi Toplumu Komitesi kurulmuştur. Bu komite bilgi toplumu için yeşil bildiri hazırlamış ve kamu oyunda tartışmaya açmıştır. Hazırlanan bildiri 1997 Nisan ayında parlementoda kabul edilmiş ve belirlenen hedeflere ulaşmak için hazırlanan planların 1998 de uygulamaya konulması kararlaştırılmıştır.
JAPONYA
Japonya'da 1981-1994 yıları arasında gerçekleştirilen köklü reformların devamı olarak 21.ci yüzyıla girerken yapılması gereken hayati degişiklik ve reformları belirlemek üzere 30.10.1990-30.10.1993 tarihleri arasında üçüncü geçici konsül kurulmuştur. 3.cü konsülün hazırladığı son raporda ülkenin ve uluslararası durumun anlaşılır bir şekilde dikkate alınarak; bürokrasinin azaltılması, yetkilerin dağıtılması, kamu maliyesinin ve işletmeleri yeniden düzenlenlenmesini ve kapsamlı bir gelişme politikasını destekleyen kamu idari yapısının oluşturulması konularında değişiklikler yapılması teklif edilmiştir. tekif doğrultusunda hazırlanan “Kamu İdaresinde Bilgisayarlaşmanın Teşviki için Temel Plan” 25.12.1994 tarihli bakanlar kurulu kararı ile kabul edilmiş ve Nisan 1995’de uygulamaya konulmuştur.
KORE
1980 yılında itibaren dört yılda bir Milli Teknolojilerin Teşviki toplantıları olmaktadır. Devlet başkanı'nı başkanlık ettiği toplantıda bakanlar, ilgili kuruluş temsilcileri ve sanayi temsilcileri biraraya gelmektedirler. 1990 yılında 'Yıl 2000' projesi başlatılmıştır. Proje ile yazılım, yarı iletkenler, iletişim cihazları, biomühendislik başta olmak olmak üzere 25 sektöre öncelik verilerek desteklenmiştir. Teknoloji ağırlıklı yatırımların artması büyük ölçüde özelleştirmelerin gerçekleştirilmesi ve yabancı sermayenin teşvik edilerek, ülkeye yatırım yapması sağlanmıştır. Ayrıca, Bilgi iletişim altyapısı (National Information Super highway) projesi başlatılmıştır.
SİNGAPUR
Singapur son onbeş yıldır Bilgi Çağının girebilmenin şartlarını sağlayabilmek için kendini hazırlamaktadır. Bu amaçla 1986 yılında bilgi teknolojisine dayalı kapsamlı bir ulusal gelişme planı uygulamaya konulmuştur. Ayrıca 1991 yılında Singapur'un 2000 için Bilgi Teknolojisi Ana Planı (IT 2000 - Singapore's IT Master Plan) uygulamaya konulmuştur. Sigapur'un hedefi (vizyonu) önümüzdeki onbeş yıl içinde "Gelişmiş Ulusal Bilgi Altyapısı"nda dünyanın en gelişmiş ülkesi olmaktır. Gelecek beş yılda, IT-2000 in bir parçası olan "Singapore ONE" adlı network projesi ile interaktif Multi-Medya uygulamalarını ve kamu hizmetlerini yüksek hızlı her eve, okula ve işyerlerine dağıtabilecektir.

DÜNYADAKİ SON GELİŞMELER
21. ci Yüzyıla yaklaşırken gelişmiş ülkeler (özellikle Yedi Büyükler) kendi ülkelerinde bilgi altyapılarını kurmalarının ötesinde Ülkelerarası Bilgi alış-verişi yapmak üzere - Global Information Infrastructure- projeler başlatmışlardır.

ÜLKEMİZDE 21.NCİ YÜZYILA HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
TÜRKİYE’DE DURUM NEDİR ?
Ülkemizde bazı kamu kuruluşlarının ve özel kuruluşların yürüttükleri; devletin yeniden yapılanması (hükümetlerce Gündeme getirilir, ama bir türlü yapılmaz), Ulusal Bilgi Konseyi Kurulması (TBMM), Devlet Bilgi Sistemi kurulması (DİE), Türkiye Ulusal Enforformasyon Altyapısı Projesi (TÜBİTAK), Internet Üst Kurulu oluşturulması (Ul.Bkl.), Kamu-Net Üst Kurulu kurulması (Başbakanlık) ve Türkiye Bilişim Stratejileri Projesi (TBV) başta olmak üzere çeşitli yenilenme çalışmaları vardır.
Ancak, bu çalışmalar birbirinden bağımsız yürütüldüklerinden ve ülkemizin bilgi toplumu olma yönünde genel bir stratejisi - Siyasi Kararlılık- olmadığından, bir ivme kazanamamaktadır. Günlük Siyasi Tartışmalardan öteye gidilememektedir.
İşin zor olan tarafı bilgi toplumu olmak değil, bilgi toplumu olmak için gerekli politikaları oluşturup kararlılıkla devam ettirmektir.
NE YAPILMALIDIR?
Ülkemizi bilgi çağına hazırlayacak her türlü faaliyeti yönlendirecek, kamu ve özel kesime danışmanlık görevi yapacak, ülkenin geleceğine yönelik stratejiler geliştirebilecek ve gelişmeleri koordine edebilecek özelliklere sahip “Bilgi Toplumuna Hazırlık Kurulu” adı altında bir kurul kurulmalıdır. Kurul; devleti, özel sektörü ve kullanıcıları temsil edecek şekilde oluşturulmalıdır.
BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞ NASIL SAĞLANIR?
Üç ya da beş yıllık dönemleri kapsayacak Stratejik Plan yapılmalıdır. Plan, her yıl günün şartlarına göre gözden geçirilmelidir.
Bir ülkenin dünya kültürüne herhangi bir katkısı yoksa, ne askeri gücü, ne zenginlikleri, ne satın alma gücü, ne de stratejik konumu onu bir dünya devleti yapmaya yetmez. Ülkemizin gelecek de varlığını sürdürebilmesi ve bir dünya devleti olabilmesi için yaşanmakta olan değişimlere ayak uydurması, dünyadaki gelişmelere bilimsel ve kültürel katkıda bulunması, kısaca bilginin etkin bir şekilde kullanılması ile sağlanır.
Türkiye’nin bölgesinde güçlü, dünyada söz sahibi etkin bir ülke haline gelebilmesi için orta ve uzun vadeli hedefler belirlenip gerekli politikalar oluşturularak hemen uygulamaya konulması gerekir. Belirlenecek politikalar sadece askeri ya da ekonomik konularda değil bilim, teknoloji, kültür ve sanat alanlarında da belirlenmelidir. Aksi halde geçici bir güç ve etkinlik sağlanmış olur. Tarihte örnekleri görüldüğü gibi sadece askeri ya da ekonomik güce dayalı olarak kurulan hakimiyetler kısa zamanda yerlerini başkalarına bırakmışlardır.

TÜRKİYE’NİN BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞİ İÇİN ÖNERİLER
Tarihe bakıldığında, hangi çağda olursa olsun zamanının değişimlerine ayak uyduramayan topluluklar, milletler ve devletler yok olup gitmişlerdir. Bulunduğu çağa ayak uyduranlar vasat olarak hayatlarını sürdürürken, yeni değişimleri yakalayan ve yeniliklere önderlik edenler devletler her zaman zirvede olmuşlardır.
Genelde toplumlar yeniliklere ve değişimlere karşı direnç göstermesine karşılık, Türk milleti değişimlere ve yeniliklere açık olan bir anlayışa sahiptir. Yeter ki kendilerine yeni fikirler ve ulaşılabilecek hedefler sunulsun, bir çığ gibi gösterilen ışığa yönelirler. Milletimizin bu özelliği başka milletlerle mukayese edildiğinde bilgi toplumuna geçiş için bir avantaj olarak görülebilir.
Osmanlı imparatorluğu, islamın yönetime yansıtılması ve milletlerin geleneklerine, dinlerine örf ve adetlerine müdahale edilmeden bir araya getirilerek bürokraside yer almalarının sağlanmasıyla güçlenmiş ancak yeniliklere uyum sağlayamadığında yıkılmıştır. Batı ülkeleri rönesans hareketleri, aydınlanma çağı ve sanayi toplumuna geçiş ile, yenilik ve değişimin liderliğini yakalamışlardır. Sanayi toplumunun son dönemi ile bilgi toplumunun ilk döneminde ise yenilikçi gelişmeyi ABD, Japonya ve Almanya gibi ülkeler sürdürmektedir.
İletişim ve bilişim teknolojilerindeki gelişmeler, bir yandan toplumlar arasında gelişmişlik farklarına yol açarken, bir yandan da aynı toplumlar arasındaki altyapı farklarını önemsizleştirmektedir. Hatta bu açıdan bakıldığında bugünün güçlü altyapıya sahip toplumlarından bazılarının yeni çağa aynı avantajla atlayamayacağı; yerlerini bu geçiş dönemini iyi değerlendiren başkalarının alabileceği de söylenmektedir. Türkiye önüne çıkan fırsatı değerlendirip bilgi toplumuna geçiş için gerekli hazırlıkları yapabilirse, gelişmiş ülkelerin seviyesini yakalayabilecektir. Bu hamle yapılmaz ise, bilgi toplumuna ulaşmış ülkelerin gerisinde ikinci sınıf bir toplum olarak kalırız.
Bu konuda ülkemizde halen bir kararsızlık yaşanmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki, Türkiye ve Türk Milleti ya değişimlere uyacak ve yeni değişimlere önderlik edecek, ya da gelecekte ikinci sınıf bir ülke olarak yerini alacaktır. Ülkemizin Dünya’daki gelişmelerden uzak kalması düşünülemez. İdarecilerin, kuruluşların ve kişilerin faydasız tartışmaları bırakıp dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek kendilerini yenilemeleri gerekir.
Geleceğin dünya düzeninde etkin ve saygıdeğer bir yere sahip olmak için ülkemizin bilgi toplumunun asgari şartlarını yerine getirecek şekilde kalkındırılması kaçınılmazdır. Bu güne kadar ülkemizi bilgi toplumuna taşıyacak yenilikçi özelliğe sahip bir kalkınma stratejisini hiç bir iktidar uygulayamamıştır. Türkiye'nin bölgesinde güçlü, dünyada söz sahibi bir ülke olabilmesi aşağıda verilecek hedeflerin en kısa zamanda gerçekleştirilmesi ile sağlanacaktır.
. Ülkemizin bilgi toplumu olması için, kalıplaşmış yapılar bırakılarak bilgi toplumuna geçişimizi sağlayacak bir "Yenilenme Stratejisi" oluşturulmalı ve bu stratejinin uygulanması için gerekli programlar vakit geçirilmeden hızla uygulamaya konulmalıdır.
Globalleşen dünyada piyasalar dünya çapında düşünüleceğinden ülkemizin ekonomik yapısı güçlendirilip verimliliği artırılarak, dış rekabete açık bir hale getirilmelidir.
Gelecekteki dünya düzeni bölgesel gelişmeler ve birleşmelerle karakterize edileceğinden, Ülkemizin mevcut ekonomik ve siyasal güç odakları ile işbirliğine gitmesi ya da bölgesinde yeni ekonomik ve siyasi güç birliği oluşturacak birleşmelere önderlik etmesi, en azından böyle oluşumların içinde olması sağlamalıdır. Devlet yeniden yapılandırılarak hantal yapısından kurtarılmalı ve kamu kuruluşlarının bilgisayar destekli hizmet vermesi sağlanmalıdır.
Bilgi toplumunda iş gücü istihdamının ağırlığını bilgi ve hizmet sektöründe çalışanlar oluşturacağından, önümüzdeki 20 yılda iş gücünün dağılımı tarımda yüzde 10, sanayide yüzde 25, hizmetlerde yüzde 30 ve bilgi sektöründe yüzde 35 olması sağlanmalıdır.
Bilgi teknolojilerinden yararlanılarak, yenilikçi ve girişimci insan tipi yetiştirme yönünde; okul eğitimi ve öğretiminin yanında toplumun her kesimine yardımcı olacak sosyo-kültürel politikalara ağırlık verilmelidir. Bu amaçla, bilgisayar okur-yazarlığı yaygınlaştırılarak, yenilikçilik ve girişimcilik teşvik edilmelidir.
Üretimin temelini oluşturacak bilginin kaynağı olan insanımızın, bilgisayar ve iletişim teknolojilerinden yararlanılarak temel eğitimi tamamen halledilmiş olmalı ve üniversite eğitiminde okullaşma oranı yüzde 50'nin üzerine çıkarılmalıdır.
Araştırma geliştirme harcamalarına GSMH 'dan yüzde 1.5 – 2 oranında bir pay ayrılacak, yazılım sektörü teşvik edilmelidir.
Üretimde bilgi esaslı ve yüksek teknoloji gerektiren endüstriler en büyük üretim endüstrisi haline geleceğinden; çip-rasgele erişimli bellek, mikro işlemci başta olmak üzere bilgisayar temel parçalarının ve yarı iletkenlerin ülkemizde üretilmesi teşvik edilmelidir.
Savunma için gerekli stratejik öneme haiz sanayi ürünleri dışında yatırımlar bilgi ve yüksek teknolojiye dayalı sanayi dallarına kaydırılmalıdır.
Gelecekte maddi ürünlerin üretimi yerine bilgi üretimi önem kazanacağından yurt içi ve yurt dışı bilgi akışının evlere, okullara ve işyerlerine hızlı ulaştırılabilmesi için ülke genelinde fiber-optik iletişim hatları döşenecek ve uydu haberleşme sistemlerimiz güçlendirilerek yaygınlaştırılmalıdır.
Gelecekte işlerin çoğu makinalar tarafından yapılacağından daha çok boş vakitleri olacak olan insanlar, zamanlarını sosyal faaliyetlere ayıracaklardır. Bunun için kültürümüzü yabancı etkilerden koruyacak ve geliştirecek kurumların, kültür, sağlık, turizm ve eğlence merkezlerinin kurulması teşvik edilmelidir.
Gelecekte, insanlar maddi kazanç elde etmek yerine amaçlarını gerçekleştirmek ve kendilerinin kanıtlamak üzere gönüllü kuruluşlarda çalışacaklardır. Bu amaçla kamu yararına hizmet verecek vakıf ve derneklerin kurulması teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
Araştırma merkezleri toplumu yönlendiren merkezler olacağından önceki yıllarda bir anlam ifade eden “Tarım Kentleri” ve “Sanayi Sitesi” kurma düşünce ve projeleri yanında, bilgi ve teknoloji üretilen “Bilgi Kentleri” kurulması için gerekli altyapılar hazırlanacaktır.
Hızlı bir değişim ve dönüşüm aşamasındaki dünyada ülke olarak varlığımızı devam ettirebilmek için ülkemizin bilgi toplumuna geçişini sağlayacak "Yenilikçi Strateji"leri uygulamaya koymaktan başka çıkar yol yoktur. Bu amaçla, partimiz iktidara geldiğinde stratejilerin belirlenip uygulamaya konulmasında sistematik bir yol izleyecek ve ülkemizin bilgi toplumuna hazırlanması için gerekli siyasi kararlılığı gösterecektir.

SONUÇ
Sanayileşmiş batı ülkelerinin seviyesine çıkmak, onların bıraktıkları ya da bırakmaya hazırlandıkları teknolojileri kazanmaya ve sahip olmaya çalışmakla mümkün değildir. Sanayileşme gayretlerinin ileri teknoloji gerektiren alanlara kaydırarak bilgi toplumu olmak için gerekli yatırımları yapmak, gelişmiş ülkelerin seviyesine çıkmanın ve gerçek anlamda çağ atlamanın en kısa ve karlı yoludur.
Bilgi toplumunun karakteristik özelliği bilgi sektörüdür. Bilgi sektörünün hammaddesi ise bilgidir. Bilgiyi üreten beyin gücü potansiyeli ülkemizde yeterince mevcuttur. Devlet, bilgi toplumuna geçiş için gerekli yapısal, kurumsal ve kanuni düzenlemeleri yaparak, özel sektörün yapmakta zorlanacağı altyapı yatırımlarını tamamlarsa, ülkemizin çok kısa bir zamanda gelişmiş ülkelerin seviyesine çıkmaması için hiç bir sebep yoktur. Çağın en büyük altyapı yatırımı olarak tanımlanan bütün Amarika'yı birbirine bağlayacak fiber-optik haberleşme ağının (Information Highway) kurulmakta olduğu bir dönemde bilinen gerçeklere karşı ilgisiz kalmak geleceğimizi tehlikeye atmak demektir.
Bilgi toplumuna geçiş için kalıplaşmış yapılar bırakılarak, bir yenilenme stratejisi süratle uygulamaya konulmalıdır. Bireyin önem kazandığı bilgi toplumunda, girişimcilik serbest piyasa ekonomisi şartları içinde desteklenmeli ve yatırımlarda özel sektörün önü açılmalıdır. Dünyanın hiç bir tarafında işlemediği gibi ülkemizde de sanayi toplumunun yapısına göre geliştirilmiş, ağır işleyen, günün şartlarına göre yenilenemeyen düzenleme, aşırı kuralcı ve hiyerarşik yazışmalara bağlı bürokratik sistem daha fazla işleyemez. Zamanında çok önemli işler yapan bu idâri sistem dünyada yaşanan hızlı değişimlere uyum sağlamakta başarılı olamamıştır. Bugünkü hantal bürokratik sistemler bilgi teknolojilerinin etkin olduğu ve hizmet anlayışının değişik olduğu günümüzde artık etkili olamamaktadır. Bu bürokratik sistem süpersonik jetlerin çağında büyük, hantal, zorlukla manevra yapabilen lüks okyanus gemileri gibidir.
Kurumlar (özellikle kamu kuruluşları) yapılarını ve misyonlarını günün şartlarına göre değiştirmeleri gerekmektedir. Eğer bunu yapamazlarsa, tıpkı gerekli gıdayı alıp sonunda dışarı atamayan bir organizmanın zehirlenme sonucu hayatını yitirmesi gibi kurumlar da fonksiyonlarını yitirmiş olacaklardır. Kurumlar, bünyelerindeki aksaklıkları düzeltmek ve hastalıkları tedavi etmek için zaman harcamanın yanında ileriyi öngörücü ve aksaklıkları önleyici tedbirleri de almalıdırlar. Kamu kurumlarının yeniden yapılanmaları kaçınılmaz hale gelmiştir.
Günümüzün şartlarına göre kamu idaresinde gerekli reformlar yapılarak devlet hizmetleri bir bütünlük içinde sunulmalıdır. Kamu hizmetlerinin bir bütünlük içinde sunulmasını sağlamak için kamu hizmeti veren kuruluşların birbirlerine bilgisayar ağları ile bağlanarak nüfus, vergi, mülkiyet, güvenlik vb. hizmetlerin ülkenin her köşesinde ve günün her saatinde verilebileceği bir “Hükümet Bilgi Sistemi” kurulmalıdır. Böylece, vatandaşa verilecek hizmetlerde gerekli hız ve güven sağlanarak, vatandaşların devlete karşı olan güveni yeniden kazanılmalıdır.
Bilgi toplumu olma yolunda yürütülen çalışmaların ve politikaların parça parça uygulanmaya konulması yerine; çok yönlü, tutarlı ve sürekli bir şekilde uygulanması gereklidir. Bilgi toplumuna geçiş için kalıplaşmış yapılar bırakılarak çok yönlü bir "yenilenme stratejisi" süratle uygulanmaya konulmalıdır. Bu amaçla, vakit geçirilmeden ülkemizi bilgi çağına hazırlayacak politikaları belirleyip, faaliyetleri yönlendirecek, kamuyu, özel kesimi, meslek kuruluşlarını ve medyayı temsil edecek ve doğrudan Başbakana bağlı olarak hükümetlere danışmanlık yapabilecek olan “Bilgi Toplumuna Hazırlık Kurulu” adı altında bir kurul oluşturulmalıdır. Aksi takdirde değişim ve dönüşümün çok hızlı olduğu günümüzde boş yere zaman ve kaynak israfı yapılmış olur. Türk ismini vermeye talip olduğumuz gelecek çağa bilgi toplumu olarak girmek için ne kaybedecek zamanımız ne de boşa harcayacak kaynağımız vardır.

KAYNAK: İnternet